Çocuklar sevgili Raşit amcaları ile birlikte görülüyor...
30 Kasım 2007 Cuma
Mizah: Canı yananlar için oh, can yakanlar için ahtır. Bir eliyle gıdıklar insanı, diğer eliyle eder nah! Ustasının elinde silahtır. Hedefini tam on ikiden vurur, öldürmez ama süründürür. Bir konuşmaya başladı mıydı susturamaz onu ne kral ne de padişah! Onunla karşılaşınca en zalim kişi bile der: “Eyvah!”
“Gül düşün”dür mizah. Gül ama yerinde, zamanında gül. Anlam kazansın gülüşün; kötüleri yaralasın en can alıcı yerinden, iyilere yarasın. Gülen düşünce, düşünen gülüştür o.
“Gül- diken”dir mizahçı. Gül ve gülüş diker yaşamak bahçemize. Gülün dikenidir hem de. Gülümüzü hoyratça koparmak isteyen nobranların, çıkarcıların batar benliklerine, bildirir hadlerini. Mizah ezilenlerin, sömürülenlerin arkasında; ezenlerin, sömürenlerin karşısındadır.
Mizah dikiş makinesi gibidir; nasıl dikiş iğnesinin yardımıyla kumaşları, bezleri giysiye dönüştürüyorsak, mizah da dikenlerden, güllerden acı tatlı gülüşlerden bir giysi diker bize. Önce acıtır, batar ama onun sayesinde benliğimizin yırtıklarını, söküklerini dikeriz, yeni giysilere bürünürüz. Aksaklıkları, eksiklikleri tamamlar, güvenle ileriye doğru yürürüz.
Gölge e-derginin 3. sayısı çıktı... Bu sayının kapağını oyun sektöründeki çizimleri ile tanınan Kerem Beyit hazırladı. Bu ay Gölge'de iki çizgi roman var. Günümüz Irak’ında geçen ve nerede ise tamamı gerçeklere uygun olarak hazırlanmış, Caner Özdurak’ın yazıp çizdiği Karıncayiyen. Diğer çizgi romanı ise Cem Vural’ın yazıp çizdiği fantastik bir macera TORA. Gölge bu sayısında iki özel röportaja yer veriyor. Kasım ayında ABD’de yayınlanan Cairo çizgi romanının çizeri Kutlukhan Perker ve ÇAPA çizgi roman grubu’nun 10. yıl röportajları bu sayıda Ayrıca Sıtkı Sıyrıl'ın neşeli yazısı “Neden çizgi-roman okuyoruz?” Eda İhtiyar’ın Yumurta, Hasan Nadir Derin’in Superbad film yorumlarını bu sayımızda okuyabilirsiniz. Oğuz Özteker’in yazıp Şükrü Bağcı’nın resimleri ile süslenen “Kış Geldi Aşk Bitti” ve Utku Tönel’in yazıp Mithat Gökçen’nin resimlediği “Bir İndirim Sezonu Rüyası” bu sayının hikayeleri. Gölge, geçen ay kaybettiğimiz Metin Demirhan’ı da anmak, hatırlamak ve hatırlatmak istedi. Bu sayısında onun iki arkadaşı konuk yazar olarak dergiye katıldılar. Giovanni Scognamillo’nun “Metin Olmak” ve Serdar Kökçeoğlu’nun “Garip Bir Film” yazılarını da bu sayıda bulabilirsiniz… Gölge'yi flash olarak okumak isterseniz ve pdf formatında indirmek isterseniz www.hayalsaati.com sitesinde bulabilirsiniz. http://www.hayalsaati.com/index.php?option=com_flippingbook&Itemid=69 http://rapidshare.com/files/73190081/Goelge3.pdf Gölge e-dergi ekibine katılmak isteyenler bize hayalsaati@gmail.com dan ulaşabilirler... İyi okumalar…
- Bir kedi olarak bu şehirde nerde yatacağını iyi bileceksin kardeşim!..
(Gönderen: Mesut Akın)
Ercan Akyol'un 30 Kasım 2007 Cuma günü Milliyet'te çizdiği karikatür...
-----------------------------------------------------------------
SEFER SELVİ ÇİZİYOR
Polis şiddeti tartışılıyor.
Sefer Selvi'nin Evrensel gazetesinde çizdiği karikatür... (29-11-2007)
29 Kasım 2007 Perşembe
PTT, "Türk çizgi kahramanları''nı konu alan anma pulları ile bu pullara ait ilk gün zarfını bugün satışa sunacak. Ayrıca Ankara Ulus PTT Merkez Müdürlüğü filateli gişesinde "Türk Çizgi Kahramanları 29.11.2007 - Ankara'' ibareli ilk gün damgası kullandırılacak. (AA Haberi)
- Arkadaş, bakmayın acayipliğine bu arabayla trafiğe çıktım diye polis beni çevirmez de, vurmaz da, ne de olsa alkollü değilim kardeşim!..
28 Kasım 2007 Çarşamba
Eskişehirin yetiştirdiği iki duayen karikatür ustası Beytullah Heper ve Pertev Ertün, 5-31 Aralık tarihlerinde, Eskişehir'de bulunan Eğitim Karikatürleri Müzesinde ortak karikatür sergisi açıyorlar...
Karikatür sanatının ülke çapında tanınmış bir çok temsilcisi İstanbul’da basında çalışmaktadır. Doğaldır ki bu sanatçılar çalıştıkları gazete ve dergiler sayesinde tanınırlar. Çünkü onların çalıştıkları gazete ve dergiler tüm yurt genelinde dağıtılır. Oysa ülkemizde karikatür çizen, bu sanatın emekçiliğini yapan kişiler sadece İstanbul’dakiler değildir. Eskişehir’in, bu bağlamda diğer Anadolu kentlerinden biraz daha farklılık gösterdiği söylenebilir... Bir kere Nasreddin Hoca’nın doğum yeri Eskişehir’dir. Nasreddin Hoca’nın yakın akrabalarının mizah ve karikatür sanatıyla uğraşmaması düşünülemez.
“1950 Kuşağı” temsilcilerinin İstanbul’da yayınlanan dergi ve gazetelerde görünmeye başladığı yıllarda Eskişehir’de karikatür çizmeye başlayan Pertev Ertün ve Beytullah Heper; zaman zaman bu kuşağın yayınlarında (41Buçuk, Dolmuş, Tef vb) görünmekle birlikte daha çok yerel basında karikatürler çizmiş ve çizmeye devam etmektedir.
1950 Kuşağı’nın Anadolu temsilcileri 60 yıllık karikatür yaşamından sonra belki de bir jübile yapıyorlar. Kendi şehirleri Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi Eğitim Karikatürleri Müzesi’nde karma bir sergi ile izleyenlerin karşısına çıkıyorlar.
ÜLKEDE "ÇAĞDAŞ, DÜRÜST, NAMUSLU, İLKELİ" İNSANLAR İÇİN DÜZGÜN GİDEN HERHANGİ BİR ŞEY YOKKEN, AKP VE MEDYALAKASI TARAFINDAN YARATILAN O SAHTE MUTLULUĞUN NASIL YARATILDIĞININ RESMİ, İLK KEZ MİZAHHABER'DE YAYINLANIYOR!!!
Musa Kart'ın 28 Kasım Çarşamba günü Cumhuriyet'te yayınlanan karikatürü...
"Merhaba, 15 aydır Elazığda yerel olarak çıkardığımız Dındik Mizah Dergisi yazarımız Mahmut Kahraman'ın , dergimizde ve Yeni Ufuk Gazetesinde çıkan Elazığ Valiliğinin kültürel icraatlarını eleştiren yazıları dolayısıyla çalıştığı kuruma ( İSKİ) şikayet edilerek soruşturma açılmıştır. Yazarımız İstanbul'da memur olarak çalışıyor. Buradaki baskılara diğer yerel basın camiası seyirci kalmayı yeğliyor. Hiç bir hakaret olmamasına karşın( olsaydı yazarımız hakkında savcılığa başvurulurdu) yazarımızı sırf susturmak ve yapılan yanlış icraatların üstünü örtmek için Elazığ Valisi, İstanbul valiliğine şikayetle soruşturma açtırıyor. Yazarımız ve ailesi, bununla beraber Mahmut Bey in yazılarını yayınlayan biz yayıncılar oldukça huzursuz olduk. Eğer Anadoludaki mizah yayınlarıyla ilgeniyorsanız, mümkünse konuyu sitenizde duyurmanızı rica ediyorum. Selamlar...
Fethi Özdenk
Dındik dergisi Koordinatörü ve çizeri
ELAZIĞ’DA BASINI SUSTURMAYA ÇALIŞIYORLAR
Elazığ da günlük yayın yapan Yeni Ufuk Gazetesinde ve aylık yayın yapan Dındik Mizah Dergisinde 1 yılı aşkındır Elazığ kültürü, Harput mimarisi , Elazığ sorunları ve kültürel icraatlardaki yanlışlıklarla alakalı yazılar yazıyorum. Geçen bu 1 yıl içerisinde yazılarımdan dolayı herhangi bir tekzip edilen ve davalık olan tek bir yazı kaleme almamışken eleştiriye katlanamayanlarca Elazığ – Harput kültürü ile bağdaşmayan uygulamalar yapılmaya başladı. Önce yazı yazdığım gazeteye maliye ekipleri gönderilip defterler didik ,didik edildi. Ardından aynı gazeteye 2 kişi tarafından baskın yapılıp, “Valilik hakkında yazı yazmayın” denilerek gazete çalışanları tehdit edildi. Dındik Mizah Dergisi, yönetim merkezini Elazığ dan İstanbul’a taşımak zorunda kaldı. Elazığ’ da tüm bu olumsuzluklar yaşanırken bu kez de beni memur olmamdan dolayı baskı altına almak istediler. Elazığ Valisi Muammer Muşmal, sicil amirim olmamasına rağmen İstanbul valiliğine hakkımda soruşturma başlatma yoluna giderek bana baskı kurmaya ve İstanbul Valiliği aracılığı ile beni susturmaya çalışıyor.
Sayın Valimiz Elazığ Okuyor adı altında okuma kampanyaları düzenleyip güya fikri hür vicdanı hür nesillerin oluşmasına katkıda bulunmaya çalışırken; aynı zamanda beni şikayet ederek eleştiri kültürüne ne kadar sahip olduğunu da göstermiş oldu. İşin tuhaf tarafı yazılarımda sayın valinin şahsı ile alakalı tek yazı kaleme de almış değilim. Bu yönetim anlayışı Kültür Şehri Elazığ’a , 21 .yüzyıl özgürlükçü dünya anlayışına yakışmıyor. Artık Elazığ’da yerel basının kamu görevi yapması birilerince istenmiyor.
Mahmut KAHRAMAN
İnşaat Mühendisi
27 Kasım 2007 Salı
Soldan sağa: Metin Peker-Kamil Masaracı- Demirel-Cem Kenan Öngü-Oğuz Gürel
Yıllar önce Çankaya köşkünde Demirel'i ziyaret sırasında çekilmiş bir fotoğraf.. Cem Kenan Öngü her zaman ki güleç yüzüyle gülümsüyor.. Demirel, elinde çizdiğim karikatürü ile o zaman ki yönetim kurulunun kameralara verdiği poz.. Cem Kenan Öngü' nün anısına saygıyla...
OĞUZ GÜREL
Sevgili arkadaşımız, can dostumuz Cem Kenan Öngü, 26 Kasım 2007 Pazartesi gecesi Ortaköy Seferad Restoranda düzenlenen bir gecede dostları, kardeşleri ve arkadaşları tarafından anıldı. Karikatürcü sayısının bir hayli az olduğu gecede, sevgili Cem Kenan'la ilgili anılar paylaşıldı. Kızkardeşlerinin ve erkek kardeşi Savaş Öngü'nün yalnız bırakmadığı Cem Kenan sevgiyle yad edildi gece boyunca. Geceye önayak olan dostlardan sevgili Çiler ve Rafet, onun Ruhi Su Dostlar korosu döneminden arkadaşlarıydı.
Çok yönlü bir sanatçı olan Cem Kenan Öngü, bas bariton sesiyle "Ruhi Su Dostlar Korosu"nun da zamanında en renkli üyelerindendi. Bu unutulmaz korodan arkadaşları da şarkıları ve türküleriyle geceye renk kattılar. Gecenin bir güzel sürprizi de ta Fethiye Yakabağ'dan aramızda olan sevgili çizer arkadaşımız Ferit Avcı ve eşi Ayfer Avcı'ydı. Cevat Özer'in getirdiği fotoğraflara, çizimlere bakıldı ve gece boyunca kadehler Cem'in şerefine kalktı. Gecede karikatür dünyasından; Ferit Avcı, Atay Sözer, Cihan Demirci ve Cevat Özer vardı... Cem Kenan'ın can dostlarından Nezih Kesim ve Nuri Malkoçoğlu da aramızdaydılar bu anlamlı gecede Bu geceye katılamayan ama Zonguldak'tan "bir kadeh de benim için kaldırın" diyen Karikatürcü Kürşat Coşgun arkadaşımız için de kadeh kaldırmayı unutmadık...
Cem Kenan gece boyunca gene bizimle, gene aramızdaydı, türküler ve anılar boyu...
- Öküzler arasında adımızın tarihe yazılacağından emin misin öküz abi?..
- Sen ne diyorsun oğlum, öküzlerin makus bakış açısının tarihini değiştiriyoruz biz, trene bakmayıp, yamaç paraşütüne bakan ilk öküzler biziz. Bu hızla yakında yamaç paraşütü bile yapabiliriz!..
“Yaşamı hafiften alaya almamızdan mı, ağlanacak halimize gülmeyi becerebilmemizden mi bilinmez; bizdeki mizah geleneği oldukça köklüdür. Mizah, karanlık ve boğucu siyasi havada nefes almamızı sağlar; her şeye rağmen hayatın içinde varolan ironiyi gösterir bize. Mizahçı ise, gündüz vakti elindeki fenerle insan aramaya çıkan Diyojen gibi sarılacak, sığınacak birilerini arar durur çevresinde. Çünkü mizahçının kurulu düzenle sorunu vardır. Egemenlerle, iktidarla, otoriteyle hesaplaşmayan bir mizahçı olsa olsa soytarı olur.”
Dört ay sonra bu satırları tekrar hatırlamamızın nedeni, bir karikatürünün hakaret içerdiği gerekçesiyle Muhammet Şengöz’e Büyükşehir avukatlarının açtıkları dava… Kentimizdeki neredeyse bütün gazete yazarları tarafından alaya alınan “Sırada ne var Başkan” sloganına inceden dokundurmuştu sadece Şengöz. Bunun karşılığında ise, eleştiri sınırlarını aşarak hakaret iddiasıyla önce 1 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırdı, daha sonra cezası 11 ay 20 güne indirerek 7000 YTL para cezasına çevrildi.
Mizahtan anlamayan, en ufak bir eleştiriye dahi katlanamayan bir insanın iyi bir yönetici olabileceğine inanabilir misiniz? Ben asla inanmıyorum.
Her daim asık suratla dolaşmayı ciddiyet sananlar kompleksli kişiliklerinin bir getirisi olarak çevrelerine “ilkelerden” bir duvar örerler. Öküz altında buzağı aramaya, pireyi deve yapmaya bayılırlar… Dedik ya, mizahtan anlamazlar diye… Birisi farklı bir şey söyleyecek olsa en ufak bir itiraza katlanamadıkları için başlarlar yaylım ateşine…
Hatırlayalım; Melih Gökçek yıllar önce, Ankara Altınpark’taki iki heykel için, “Ben böyle sanatın içine tükürürüm” demiş ve göreve başlar başlamaz heykelleri yerinden söktürmüştü. Daha sonra bu sanatsever başkan, yargı kararıyla Mehmet Aksoy'a hem 4 milyar lira maddi tazminat (yasal faiziyle 20 milyarı buluyor) ödemeye hem de eseri yeniden yaptırmaya mahkum edildi.
Tayyip Erdoğan sırf bir karikatürde kediye benzetildiği için ortalığı birbirine kattı. Daha önce Erdoğan'ın 10 bin YTL'lik tazminat davasını kabul eden Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi, kişilik haklarına saldırdıkları gerekçesiyle Musa Kart ve Cumhuriyet gazetesini 5 bin YTL tazminat ödemeye mahkûm etmişti. Ancak bu karar, Yargıtay'ın mizaha hoşgörü istediği ve siyasilerin ağır eleştirilere katlanması gerektiğine işaret ettiği kararıyla bozuldu. Ama bu karar da Erdoğan’a yetmedi, “kişilik haklarına tecavüz edildiği” iddiası ile açtığı davalardan servetine de servet katmayı ihmal etmedi. Erdoğan, başbakan olduktan sonra 71 kişi hakkında dava açtı. Sonuçlanan 46 davadan 31'inde mahkeme tarafından haklı bulunan Başbakan Erdoğan, açtığı davalardan toplam 254 milyar lira tazminat kazandı.
2. Dünya Savaşı yıllarında İngiltere Başbakanı olan Winston Churchill'in, başı askeri kasketli bir buldog köpeği olarak yapılmış heykeli “İmparatorluk Savaş Müzesi”nde sergileniyor…
Irak Savaşı boyunca Tony Blair, neredeyse bütün karikatürlerde Bush’un yanında fino köpeği olarak karikatürize edildi.
Yöneticilik hoşgörülü olmayı gerektirir. Eleştirilere katlanamayan kompleksli insanların yapacağı türden bir iş değildir yöneticilik…
Mizahçı dediğin ise kurulu düzenle, egemenlerle, iş bitiricilerle, adamsendecilerle, neme lazımcılarla, benden atlasın kimde patlarsa patlasıncılarla, sen mi kurtaracaksın bu dünyayı diyenlerle sorunu olan adamdır.
Mahir'in, "ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz" mısrasını, "gülerim, hatıra geldikçe ağlaştıklarımız" diye çevirendir mizahçı. İçi kan ağlarken, güldürendir, güldürürken, kederlendiren...
TUNCAY BİLECEN- ÖZGÜR KOCAELİ GAZETESİ
İZKUŞ tarafından düzenlenen 1. Ulusal İzmir Kuş Cenneti Karikatür Yarışması geçtigimiz günlerde sonuçlandı. Yarışmanın ilk üç derecesi şöyle gerçekleşti: 1. Hatice Celenk 2. Rıdvan Bayrakoğlu 3. Murat Gök olurken, mansiyonları; Faruk Soyarat, Erdoğan Oruc, Çiğdem Demir kazandı. Maya Bora Saat Kulesi karikatürcüler grubu, Mehmet Zeber ise Seyrek Belediyesi ozel ödüllerini aldı. 5 Aralık Çarsamba günü Konak Belediyesi Alsancak Kültür Merkezinde odul töreni ve sergi açılışı yapılacak...
26 Kasım 2007 Pazartesi
Karikatürcüler Derneği'nin 34. olağan gene kurulu, 1 Aralık Cumartesi günü, saat 11'de, her yıl olduğu gibi gene Gazeteciler Cemiyeti'nin Cağaloğlu'ndaki Burhan Felek Konferans Salonunda gerçekleşecek... Üye karikatürcülerin katılımı için bilginize sunarız...
25 Kasım 2007 Pazar
Adımız gibi eminiz, bu tabelaya inanmayıp, sokak gerçekten çıkmaz mı diye inmeye devam ediyordur halkımız!!!
MİZAHHABER olarak bizde oradaydık... Savarona yatı bu kadar karikatürcüyü daha önce birarada görmemiştir. Atatürk'ün evinde gibi hissettik gece boyunca kendimizi... Yukarda çizerler toplu halde görülüyor...
Gece boyunca karikatürcülerle, çeşitli okullardan geceye katılan öğretmenler, karikatürün ve mizahın okullara girmesi yolunda sohbetler gerçekleştirdiler... "Yaratıcı Çocuklar Derneği"nin kurucularından olan; Havva-İbrahim Tapa çifti ve Didem Çapa karikatürün öğrencilerle daha fazla biraraya gelmesi için kollarını sıvadılar... Yaratıcı Çocuklar Derneğinin, öğrencileri karikatürcülerle buluşturma etkinlikleri 4-5 ve 6 Aralık tarihlerinde Saraçhane'deki Karikatür ve Mizah Müzesinde gerçekleşecek...
Savarona'dan dört çizer: Devrim Demiral- Cihan Demirci-Aziz Yavuzdoğan ve Raşit Yakalı.
Hey gidi günler... 1983 yılından bir Cihan Demirci karikatürü... Güneş gazetesinin "GümGüm" adlı günlük mizah sayfasından... Sahi o zamanlar gazetelerimizin düzenli günlük mizah sayfaları filan olurdu. Şimdilerde haftada bir mizah sayfası veren bile yok... O zamanlar henüz tek kanallı TRT televizyonu yayında ve henüz renkli yayın bile başlamamış... Çünü renkli tv yayını 1984'te başlamıştı... Ve çizilen karikatürün haberine bakın... TRT Televizyonu, ilk kez filmlerin arasına reklam alacak deniyor!!!! O günden bugüne geldiğimiz noktaya bakalım...Bugünlerde artık reklam arasına film alır oldu sayısız televizyon kanalı... Yaşları 30'un altındakiler bilmez diye kullandık bu karikatürü...Yani bilsinler ki, film arasında eskiden reklam yoktu, televizyonda bir filmi, bir diziyi ya da herhangi bir programı izlemek vırt-zırt araya giren reklamlar yüzünden bugünkü gibi bir işkence değildi o yıllarda.. Hey gidi günler heeeeeeeeeeeey!..
-------------------------------------------------------------
İLHAN DEĞİRMENCİ ÇİZİYOR
Merhaba değerli arkadaşlar, Mizah Haber ekibine, Türk karikatürünü bir adım daha ileri götürmek icin vermiş olduğu çabalardan dolayı teşekkür ederim.
İlhan Değirmenci-Almanya
Cem Kenan Öngü…
Cem Kenan Öngü benim yaşamıma henüz onyedi yaşımdayken girdi. Gırgır’ın sayfa dibinde gördüğüm bir ilan beni ilk kez onunla tanıştırdı. “Kemikzadeler” adlı ilk albümünün ilanıydı o. Edinmek için verilen adrese mektup yazdım, yanıt gecikmedi.
Üstelik gelen yanıt yalnızca albüm konusunu değil, benim ondan sonraki karikatür yaşamımda çizgimi netleştirecek birçok konuyu da içeriyordu. Karikatürle ilgili öğrenmek istediğim her konuda bana yardımcı olabileceğini söylüyordu; sergilerden, yarışmalardan haberdar edebileceğini. Bafra gibi karikatür dünyasının çok uzağındaki bir gezegende yaşayan, henüz karikatür yaşamının ilk yıllarındaki bir lise öğrencisi için bunlar ne demek? Dediğini de yaptı; mektuplarla, kartpostallarla bu dostluk daha alevlendi.
Cem Kenan Öngü'nün çizgisiyle Kürşat CoşgunDerken araya yıllar girdi. Yaklaşık yirmi yıl sonra bir Devrek akşamında ilk kez yüzyüze geldik. Ben o mektupları anımsatınca, “valla mı, sen misin o şimdi?” diye hayretle sordu, sonra da “vay anasını be” dedi, “nerdeeen nereye?”
Devrek yakınlarında bir alabalık çiftliğinde, üstelik derenin hemen üstüne kurduğumuz bir masada, handiyse sabahın ilk saatlerine kadar ne bardaklar boşaldı, ne de sohbetin ardı kesildi.
Kimler yoktu ki o işret meclisinde: Semih Poroy, Cihan Demirci, Ferit Avcı, Mete Arif Tokmak, avukat Hüsnü Öztürk, ben ve o.
Bu buluşmadan yaklaşık altı ay sonra, bu kez Zonguldak’ta “Sanat Günleri” adıyla düzenlediğimiz bir etkinliğin davetlisi çizerler arasındaydı. Üç gün bir aradaydık. Hep karikatürü konuştuk ve de karikatürcüleri(!). Bu son buluşmada bir gariplik vardı onda. Her fırsatta kendini uykuya veriyordu. Dostları bunu yaşlılığına (!) veriyor, o gülümsüyor, çaktırmadan yine dalıyordu.
Bu buluşmadan yaklaşık bir yıl sonra, bir akşamüstü, sevgili Semih Poroy telefonda onu kaybettiğimizi söyleyince, dondum kaldım. İnanamadım. O espriler, şakalar, kahkahalar yok mu olmuştu yani?
Türk karikatürünün ikinci büyük Cem’iydi o. Birinci Cem’le aynı damardan gelen bir karikatür yüreği vardı. 12 Eylül’ün o dehşet günlerinde “Kemikzadeler”i yayımlamak için o damarı iyi bilmek gerekir. 90’lı yıllarda yayımladığı “Delegem Sarı Bağlar” albümüyle ise omurgasız, tutarsız sendikacıları ve bilcümle gözü kapalı el kaldıranları gözler önüne serdi. Yalın, gösterişsiz ama kendine özgü, kıvrak bir çizgisi vardı Cem’in. Yaşamı ile çizgisi arasında özdeşlik kurabilmiş ender sanatçılardandı.
Yokluğu, dostlarının yüreğine bıçak gibi saplandı, kaldı. Işıklar içinde uyusun!
(Duydum ki, dostları ölüm yıldönümünde onu Ortaköy’de yine bir işret meclisinde anacakmış. Az önce sözünü ettiğim Devrek gecesinde bir arada olduğumuz, muhtemelen o gece de orada olacak dostlardan dileğim, bir kadeh de benim için kaldırmalarıdır.)
Karikatürcüler Derneğinin 1 Aralık'ta gerçekleşecek genel kurulu öncesinde, 24 Kasım Cumartesi günü dernek üyeleri Sultanahmet'teki dernek merkezinde biraraya geldiler. Bu biraraya gelişti 27. Uluslararası Nasreddin Hoca Karikatür Yarışmasının albümü üyelere tanıtıldı. Bu buluşmada Karikatürcüler Derneği Başkanı Metin Peker, dernek sekreteri Aziz Yavuzdoğan, yönetim kurulu üyeleri Ergül Aktaş ve Akdağ Saydut ile denetim kurulu üyeleri İbrahim Tapa ve Refik Tiniş’in yanı sıra çizerlerimizden; Güngör Kabakçıoğlu, Tonguç Yaşar, Erdoğan Bozok, Orhan Doğu, Erdoğan Başol, Raşit Yakalı, Nuri Bilgin, Cihan Demirci, Mustafa Bilgin, Muhittin Köroğlu, Köksal Çiftçi, Vahit Akça, Mehmet Aslan, Ahmet Ümit Akkoca, Ümit Müfit Dinçay ve Fahri Eyican da hazır bulundular...
24 Kasım 2007 Cumartesi
Ressam Ayşegül Yarar, Gaziantep'te 9. kişisel sergisini açmıştı... Ama yaşadığı ülkeyi unuttuğu belliydi, çünkü sergide "nü" resimler vardı!.. Olacak iş değildiiiii!.. Çaput kafalar hemen devreye girdi tabii... Daha sonra tam da bize yakışacak bir yey yapıldı ve bezlerle çıplak kadın figürleri sansürlendi. Oysa bu sergiyi Gaziantep valisi açmıştı... Acaba vali oraya yanlışlıkla mı gelmişti? Valilere "hacı adayları"nı uğurlama törenleri daha çok yakışıyor aslında... Son zamanlarda valileri oralarda sıkça görüyoruz zira... Serginin henüz ilk gününde resimlerden 10 tanesi bezle kapatıldı... Ressam 7 resmini sergiden çekmek zorunda kaldı...İŞTE BU SERGİDEKİ YEDİ YANLIŞ, HEMEN BULDUNUZ Dİ Mİ!!!!
"Örtülü Ödenek" denen naneyi artık örtmek için de kullanın hatta...
NASIL OLSA ALATURKA BİR ŞERİATIN ÖLÜ TOPRAĞI ÖRTÜLMÜŞ BU TOPLUMUN ÜSTÜNE!.. ÖRT GİTSİN!..
CİHAN DEMİRCİ-MİZAHHABER