27 Kasım 2007 Salı

PEYAMİ ÇOKBİLİR
YAZIYOR...

MİZAHTAN ANLAMAYAN
YÖNETİCİ OLABİLİR Mİ?


“Yaşamı hafiften alaya almamızdan mı, ağlanacak halimize gülmeyi becerebilmemizden mi bilinmez; bizdeki mizah geleneği oldukça köklüdür. Mizah, karanlık ve boğucu siyasi havada nefes almamızı sağlar; her şeye rağmen hayatın içinde varolan ironiyi gösterir bize. Mizahçı ise, gündüz vakti elindeki fenerle insan aramaya çıkan Diyojen gibi sarılacak, sığınacak birilerini arar durur çevresinde. Çünkü mizahçının kurulu düzenle sorunu vardır. Egemenlerle, iktidarla, otoriteyle hesaplaşmayan bir mizahçı olsa olsa soytarı olur.”


Dört ay sonra bu satırları tekrar hatırlamamızın nedeni, bir karikatürünün hakaret içerdiği gerekçesiyle Muhammet Şengöz’e Büyükşehir avukatlarının açtıkları dava… Kentimizdeki neredeyse bütün gazete yazarları tarafından alaya alınan “Sırada ne var Başkan” sloganına inceden dokundurmuştu sadece Şengöz. Bunun karşılığında ise, eleştiri sınırlarını aşarak hakaret iddiasıyla önce 1 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırdı, daha sonra cezası 11 ay 20 güne indirerek 7000 YTL para cezasına çevrildi.

Mizahtan anlamayan, en ufak bir eleştiriye dahi katlanamayan bir insanın iyi bir yönetici olabileceğine inanabilir misiniz? Ben asla inanmıyorum.

Her daim asık suratla dolaşmayı ciddiyet sananlar kompleksli kişiliklerinin bir getirisi olarak çevrelerine “ilkelerden” bir duvar örerler. Öküz altında buzağı aramaya, pireyi deve yapmaya bayılırlar… Dedik ya, mizahtan anlamazlar diye… Birisi farklı bir şey söyleyecek olsa en ufak bir itiraza katlanamadıkları için başlarlar yaylım ateşine…

Hatırlayalım; Melih Gökçek yıllar önce, Ankara Altınpark’taki iki heykel için, “Ben böyle sanatın içine tükürürüm” demiş ve göreve başlar başlamaz heykelleri yerinden söktürmüştü. Daha sonra bu sanatsever başkan, yargı kararıyla Mehmet Aksoy'a hem 4 milyar lira maddi tazminat (yasal faiziyle 20 milyarı buluyor) ödemeye hem de eseri yeniden yaptırmaya mahkum edildi.

Tayyip Erdoğan sırf bir karikatürde kediye benzetildiği için ortalığı birbirine kattı. Daha önce Erdoğan'ın 10 bin YTL'lik tazminat davasını kabul eden Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi, kişilik haklarına saldırdıkları gerekçesiyle Musa Kart ve Cumhuriyet gazetesini 5 bin YTL tazminat ödemeye mahkûm etmişti. Ancak bu karar, Yargıtay'ın mizaha hoşgörü istediği ve siyasilerin ağır eleştirilere katlanması gerektiğine işaret ettiği kararıyla bozuldu. Ama bu karar da Erdoğan’a yetmedi, “kişilik haklarına tecavüz edildiği” iddiası ile açtığı davalardan servetine de servet katmayı ihmal etmedi. Erdoğan, başbakan olduktan sonra 71 kişi hakkında dava açtı. Sonuçlanan 46 davadan 31'inde mahkeme tarafından haklı bulunan Başbakan Erdoğan, açtığı davalardan toplam 254 milyar lira tazminat kazandı.


2. Dünya Savaşı yıllarında İngiltere Başbakanı olan Winston Churchill'in, başı askeri kasketli bir buldog köpeği olarak yapılmış heykeli “İmparatorluk Savaş Müzesi”nde sergileniyor…

Irak Savaşı boyunca Tony Blair, neredeyse bütün karikatürlerde Bush’un yanında fino köpeği olarak karikatürize edildi.

Yöneticilik hoşgörülü olmayı gerektirir. Eleştirilere katlanamayan kompleksli insanların yapacağı türden bir iş değildir yöneticilik…

Mizahçı dediğin ise kurulu düzenle, egemenlerle, iş bitiricilerle, adamsendecilerle, neme lazımcılarla, benden atlasın kimde patlarsa patlasıncılarla, sen mi kurtaracaksın bu dünyayı diyenlerle sorunu olan adamdır.

Mahir'in, "ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz" mısrasını, "gülerim, hatıra geldikçe ağlaştıklarımız" diye çevirendir mizahçı. İçi kan ağlarken, güldürendir, güldürürken, kederlendiren...



TUNCAY BİLECEN- ÖZGÜR KOCAELİ GAZETESİ