24 Temmuz 2008 Perşembe

OĞUZ ABİMİZİ ÖLÜMÜNÜN
4. YILINDA SEVGİ
VE ÖZLEMLE ANIYORUZ...

Türk karikatürünün ve mizahının kendine özgü bir tarz yaratmış, tek başına bir okul görevi görmüş büyük ustasını bundan 4 yıl önce 26 Temmuz 2004'te yitirmiştik...

1936'da Silivri'de dünyaya gelmişti... 2004 yılının 26 Temmuz'un da henüz 68 yaşındayken, Bodrum'da aramızdan uçuverdi... 4 yıl geçti aradan... Son yıllarında epeyce sıkıntılar, üzüntüler yaşadı... 1972'nin Ağustos ayında yayınladığı mizah dergisi GIRGIR mizahımızda yepyeni bir çığır açmış, kendi çizerini yetiştiren bir dergi olmuştu... 1989 yılının sonlarında Gırgır dergisi elinden zorla alındı. Sonrasında Avni, Dıgıl gibi dergiler çıkardı ve derken Hürriyet'e geçti. "Huysuz İhtiyar" yazılarıyla mizah yazarlığında da ne denli usta olduğunu herkese gösterdi. Dimdik bir adamdı. An geldi çok sıkıldı, bunaldı. Pek çok kabına sığmayan, yetenek dehası insana yaptığı gibi bu ülke onu da yemeye başlamıştı... Ama kararları hayatı boyunca hep o vermişti. Buralardan gitme kararını da gene kimseye bırakmadı ve kendisi verdi ve bir Bodrum sıcağında uzaklara gidiverdi... Bizler bugün hala inatla bu işi yapmaya çabalıyorsak bunda onun bize miraz bıraktığı o müthiş inadın büyük payı vardır. Seni tanımış olmak bize en büyük mutluluk sevgili Oğuz abi... (C.D.)
--------------------------------------------------------


SANSÜRÜN KALDIRILIŞININ
100. YILINDA
CİHAN DEMİRCİ YAZDI...
Mizahın
özgürleşmesinin
100. yılında
1908’i aratan
karanlık tablo!

2. Meşrutiyetin 1908’de ilanıyla başlayan özgürlük ortamında, 30 yıldan fazla bir süre suskun kalmış (!) olan mizah yayıncılığı patlamıştı, aradan tam 100 yıl geçti ve AKP iktidarındaki bir ülke şimdilerde 1908’i bile mumla arar hale geldi!..



Osmanlı İmparatorluğu döneminde Teodor Kasap'ın çıkardığı ilk mizah dergisi olan Diyojen’in 23 Aralık 1869’da yayınlanmasıyla bu topraklarda başlayan mizah dergiciliği serüveni, 1876’da Birinci Meşrutiyetin ilan edilmesiyle daha emekleme döneminde ciddi bir darbe yemişti. Devir Abdülhamid devriydi. Mizah yayınlarının henüz 6-7 yıllık bir emekleme döneminde olduğu günlerde Abdülhamid’in baskıcı ortamına girildi ve mizah dergileri 19. yüzyılın sonlarına doğru karanlığa koşturan Osmanlı’da padişah baskısıyla susturuldu. Bu baskı öyle 3-5 yıl filan da sürmedi. 1876’da kendini göstermeye başlayan bu baskı rejimi, Abdülhamid döneminin sonu olan, 1908’deki 2. Meşrutiyetin ilanına dek sürdü. Böylece mizah yayıncılığı 30 yıldan fazla bir süre ortadan adeta kayboldu, yok oldu…

1908’de 2. Meşrutiyetin ilanıyla başlayan özgürlük ortamında, Abdülhamid’in düşürülmesiyle birlikte İstanbul’da sayısı 35’i aşan mizah dergisi aynı dönemde ardı ardına yayınlanmaya başladı. 32 yıla yakın bir süre yatağına hapsedilen mizah yayıncılığı 1908’le birlikte adeta patlamıştı. Bu yüzden çizer ve karikatür araştırmacısı Ferit Öngören’in de dediği gibi: “1908 yılı mizah yayıncılığımız açısından bir dönüm noktası sayılabilir.”

Ferit Öngören “Türk Mizahı ve Hicvi” adlı kitabında şöyle anlatıyor bu dönemi: “…Doğrusu böyle bir olay, Türkiye tarihinde ikinci bir örneği ne görülmüş ve ne de görülebilecek bir olaydır. Sanırım Avrupa’da da böyle bir olay gösterilemez. Bu kalabalık mizah dergileri sürekli bir yayın göstermemiş olup, daha çok özgürlüğün ilanıyla sevinçten havaya fırlatılmış Osmanlı feslerine benzetilebilirler.”


1877’DE “HAYAL”DE YAYINLANAN,TEODOR KASAP’IN 3 YIL HAPİS CEZASI ALDIĞI KARİKATÜR… KARİKATÜRÜN ALT YAZISI ŞÖYLE:
- Nedir bu hal Karagöz?
- Kanun dairesinde serbesti, Hacivat!



1908, 2008’den daha ileriymiş!

Ferit Öngören, 1908’de birbiri ardına çıkan mizah dergilerinin yol açtığı çok ilginç bir duruma da dikkat çekiyor ve diyor ki: “Bu çok önemli mizah olayının yanında yine aynı önemde bir mizah olayıyla daha karşılaşıyoruz. Batı örneği mizah dergileri furyasına karşılık, dört yüz yıllık bir geçmişi olan Kasımpaşa’daki Karagöz Loncası, kendisini aynı yıl kapamaktadır. Bu durumu, Nakşibendi tarikatının bir protestosu olarak değerlendiren hikayeler vardır.”

İşte böyle…1908’de yaşanan özgürlük ortamıyla İstanbul’da 40’a yakın mizah dergisi ve gazetesi ardı ardına çıktı ve Abdülhamid’in 32 yıllık baskı döneminin köküne de mizahın şahlanışıyla kibrit suyu ekildi.

Yıl: 2008… Kasımpaşa’da 100 yıl önce kendini fesheden Karagöz loncasının yerinde pek de yeller esmiyor işin gerçeği. Zira padişahlık özlemi “Demokrasi”ye emir-komuta zinciri içinde girmiş bu topraklarda öyle kolay kolay bitmiyor, dinmiyor… Aradan geçen 100 yıl da bırakın ileri gitmeyi, Abdülhamid dönemine geri dönen zavallı bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Sansür bugün de fazlasıyla var... İşin 100 yılık acı gerçeği tokat gibi yüzümüze vuruyor ki; mizah dergileri ve siyasi mizah bugün 1908’de yakaladığı o özgür ortama bile sahip değil! (Üstelik bu kez bu durumu kendine dert edinen mizahçı ve okur sayısı da çok ama çok azken yakalandık bu fırtınaya!!!)

1908 yılında 2. Meşrutiyetin ilanı olan 24 Temmuz günü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından yıllardır bir gazetecilik bayramı olarak; “Sansürün kaldırılışı ve basın özgürlüğü günü” şeklinde kutlanıyor. Aslında ortalıkta kutlanacak pek de bir şey kalmamışken...


Ve sonuçta bizler bu tarihin 100. yılına gelip dayandık. Lakin 1908’deki özgürlük kazanımlarının 100. yılında bugün karşımızda pek çok “karikatür davası” açmış, öfkesi burnunda bir Başbakan portresi var. Ülkede zaten esamesi zor okunan, neredeyse yok olma aşamasına gelmiş “siyasi mizahı” daha da doğru bir deyişle “muhalif mizahı” tamamen bitirmeyi kafasına koymuş bir Başbakan portresi bu. Öfkeyi “Hitabet Sanatı” sayan kızgın mı kızgın bir Başbakan! Öfkelendikçe açıyor davayı.

Görünen acı gerçek şu ki; mizah dergileri de, biz mizahçılar da 100 yıl öncesinin özgürlük ortamına bile sahip değiliz şimdilerde. İstediğimizi zaten yazıp çizemediğimiz gibi, yazıp-çizecek özgür ve bağımsız yayın da bulamaz durumdayız! Siyasi mizahın olmazsa olmazı olan gücü; özgür ve bağımsız bir medya da adeta yok edildi. Bu anlamda soluk alamaz bir haldeyiz. Boğazımız sıkılıyor adeta. Bugün bırakın “muhalif” bir mizahın ülkede ses vermesini, en ufak bir eleştiriye bile tahammülün kalmadığı sıkı bir baskı rejimi içersindeyiz…

İnsanın sorası geliyor… Sahi yaşadığımız yıl sizce gerçekten 2008’mi? Yoksa bize 1908’in bile öncesini mi yutturuyorlar 2008 yılındayız diye… Bence, 1908’deki o sansürü yenmiş ortamı bile yakalayamadığımız, gaflet uykusundaki uyuşmuş bir toplum olarak hızla yok olmaya doğru gittiğimiz şu gerilimli günlerde, takvimlere biraz daha dikkatli bakmakta yarar var. Sahi, takvime bakmak yetmiyor daha sonra aynaya bakmakta gerekiyor aslında. Ne de olsa yüz yıl öncesindeki YÜZÜMÜZ BİLE YOK artık!..


Cihan Demirci





ÇANDARLI'DA
MİZAH, ŞİİR
VE NASREDDİN
HOCA...

Bu yıl 12. kez düzenlenecek Çandarlı Kaleiçi Kültür ve Sanat Festivali 25-26-27 Temmuz tarihlerinde İzmir'in Dikili ilçesine bağlı belde olan Çandarlı'da gerçekleşecek. Festivalde; çeşitli konserlerin yanı sıra kültürel etkinlikler, paneller, söyleşiler de düzenlenecek... Festival kapsamında 26 Temmuz Cumartesi günü, Kaffe Pansiyon'da saat: 13'te başlayacak "MİZAH VE ŞİİR" başlıklı söyleşiye şair Müslüm Çelik ile mizah yazarı-çizer Cihan Demirci katılacaklar... Söyleşiyi yazar Savaş Ünlü yönetecek. Söyleşi; türkülerle, şiirlerle ve şiir mizah ilişkisiyle renklenecek... Ayrıca Festival kapsamında İzmir Saat Kulesi Karikatürcüler Topluluğu tarafından "Nasreddin Hoca 800 Yaşında" karikatür sergisi de açılacak...





LATİF DEMİRCİ ÇİZİYOR

Latif Demirci'nin 24 Temmuz 2008 tarihinde Hürriyet'te yayınlanan karikatürü...

23 Temmuz 2008 Çarşamba

RAŞİT YAKALI ÇİZİYOR

SUNA ABLAMIZI
YİTİRDİK!

Mizahımız adına bir büyük değer daha gitti... O Türk tiyatrosunun en önemli kadın komedyeniydi... Uzun zamandır çeşitli sağlık sorunlarıyla boğuşan Suna Pekuysal, 22 Temmuz 2008 Salı sabahı, 75 yaşında aramızdan ayrıldı...


Suna Pekuysal hoşçakalın der gibi...

22 Temmuz tarihi sevgili çizer arkadaşımız Necati Abacı'nın 4. ölüm yıldönümüydü... Dün MİZAHHABER'de onu anmış ve Temmuz ayının mizahçılara karşı aşırı hoyrat olduğundan dem vurmuştuk. 22 Temmuz 2008 Salı günü ise bu kez bir kadın komedyen ayrıldı aramızdan... O kadın komedyen ki, bence Adile Naşit'in devamı olarak aramızdaydı. Türk tiyatrosunda ve sinemasında kadın komedyen olmak kolay iş değildir. Dünyada da azdır kadın komedyen... SUNA PEKUYSAL, kadın komedyen olarak adını zirveye yazdırmış bir isimdi ama tüm gerçek komedyenler gibi aslında çok iyi bir karakter oyuncusuydu ve bu nedenle komedi dışında dram türünde de çok başarılıydı. Dile kolay sanat yaşamı boyunca 250 tiyatro oyununda, 100'e yakın sinema filminde oynamıştı. "Lüküs Hayat" adlı müzikal oyun onun zirve noktasıydı. 1984'den 1998'e dek tam 14 yıl boyunca sahnelenen bu oyunda oynadı. Son yıllarda televizyon dizilerinde de karşımıza çıkıyordu. Atv kanalında MFÖ'nün Özkan'ıyla birlikte oynadığı sit-com nasıl unutulur...

Biz Suna ablayı çok ama çok sevmiştik... Çünkü o ailemizden biriydi... Geçmiş dönemin her Türk ailesinde karşımıza çıkacak sıcaklıkta, heyecanlı, samimi, içten ve en önemlisi "sözünü kimseden esirgemeyen" bir kadındı... Hiperaktif bir enerji verirdi her oynadığı rolde bu tembel topluma... Yani artık ortalarda pek kalmayan "harbi" özelliklere sahipti... O yüzdendir içimizin daha fazla yanışı belki de... Fiziksel bir problemden ötürü son yılarını iki büklüm bir halde yaşasa da, ASLA EĞİLMEDİ, BÜKÜLMEDİ... Dimdik görünen pek çok sahtekar sanatçı bozuntusuna duruşuyla bile fark attı!.. Zaten bu ülkede herşey tersine işler... Suna Pekuysal, kadın komedyenliğin dersini vererek ayrıldı aramızdan... Sevgili Suna abla, bu acıklı, bu trajikomik ülkede yüzümüzü güldüren ender değerlerden biri oldun, bize kattıkların, sanatımıza, hayatımıza kattıkların için çok teşekkürler... (ALKIŞLARLA BİTER...)

Cihan Demirci



YAŞAMI...

Asıl adı Suna Belener olan Suna Pekuysal, sinema, tiyatro ve TV oyuncusu, seslendirme sanatçısıdır. 1933 doğumlu olan ünlü sanatçı, İstanbul Belediye Konservatuvarı Şan ve Bale Bölümü'nde öğrenim görürken, 1949 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun çocuk bölümünde Kadri Ögelman'ın "Artist Aranıyor" adlı oyunuyla ilk kez sahneye çıktı. Üç yıl sonra dram bölümüne geçti. 1964 yılında gazeteci Ergun Köknar ile evlendi. 1973 yılında oğulları Sait Ali Köknar dünyaya geldi.

54 yıl Şehir Tiyatroları’nda görev yapan sanatçı, 24 Ekim 1998 tarihinde Şehir Tiyatroları’ndan emekli oldu. Sanat yaşamı boyunca 250’den fazla oyunda rol alan Suna Pekuysal, 100’e yakın sinema filminde de rol aldı.
Pekuysal, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda 1984 yılında sahnelenen, Ekrem Reşit Rey’in 1933 yılında kaleme aldığı, Cemal Reşit Rey’in bestelerini yaptığı ve Haldun Dormen’in sahneye koyduğu ”Lüküs Hayat” adlı müzikalde Zihni Göktay ile 14 yıl aralıksız olarak oynadı. Büyük bir başarı kazanan ve yediden yetmişe her yaştan seyirciye nostalji yaşatan ”Lüküs Hayat”ın ardından emekli olan sanatçı, Şehir Tiyatroları’nda Joseph Kesselring’in yazdığı ve Çetin İpekkaya’nın yönettiği ”Ahududu” adlı oyunda konuk sanatçı olarak rol aldı. Suna Pekuysal, 53 yılda 250 oyunda, 100 filmde rol aldı. Adı, her zaman Türk tiyatrosunun en iyileri arasında anıldı. Sanatçı, dizi filmlerde de rol aldı. Suna Pekuysal’a göre ”Sanatçının emeklisi olmaz”. O, ölene kadar tiyatro yapmak istiyor ve ısrarla vurguluyor ve şöyle diyordu: ”Sahnede ölmek istiyorum!” Tiyatro sahnesinde olmadı belki ama, kalplerimizin sahnesinde ayrıldı o aramızdan... GÜLE GÜLE SEVGİLİ SUNA ABLA... GÜLE GÜLE GÜZEL GÜLEN KADIN... SENİ UNUTMAYACAĞIZ...



EMRE YILMAZ'IN ÇİZGİLERİYLE
SUNA PEKUYSAL




24 TEMMUZ'DA DEFNEDİLİYOR...

Tiyatroya ve sanata 54 yıl büyük bir aşkla hizmet veren “Sahnede ölmek istiyorum” sözleriyle bu sevgisini her fırsatta dile getiren 75 yaşındaki tiyatro sanatçısı Suna Pekuysal geçtiğimiz hafta evinde düşerek kalça kemiğini kırmış ve İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılmıştı, ameliyat edilip yoğun bakıma alınan sanatçının Pazartesi gecesi durumu ağırlaştı ve yoğun bakım servisinde Salı sabahı kalp yetmezliği sonucu hayatını kaybetti... Suna Pekuysal’ın cenazesi 24 Temmuz 2008 Perşembe günü saat 10.30’da Fatih Reşat Nuri Sahnesi’nde yapılacak olan törenin ardından, Ataköy 5. kısım camisinde kılınacak öğle namazı sonrasında Merkez Efendi Mezarlığı’ndaki eşi Ergun Köknar’ın yanına defnedilecek.

ZAFER TEMOÇİN ÇİZİYOR


Zafer Temoçin'in 23 Temmuz 2008 tarihinde Cumhuriyet'te yayınlanan karikatürü...

--------------------------------------------------------------

MUSA KART ÇİZİYOR

Musa Kart'ın 23 Temmuz 2008 tarihinde Cumhuriyet'te yayınlanan karikatürü...

UYKUSUZ KAPAĞINDA
ERGENEKON

Uykusuz mizah dergisinin 23 Temmuz 2008 Çarşamba günü yayınlanan sayısının kapağında birbiriyle ilgisiz her türlü olayın Ergenekon'la ilişkilendirilmesi hicvedilmiş...

22 Temmuz 2008 Salı

İLKER EKİCİ'NİN ÇİZGİSİYLE
NECATİ ABACI

KÜRŞAT COŞGUN'UN
ÇİZGİSİ VE YAZISIYLA:
NECATİ ABACINecati: İnsan Sıcağı

2001 yılının başlarında Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı’nın düzenlediği Burhan Solukçu Karikatür Yarışması’nda seçici kurul üyesi ve yarışma koordinatörüydüm. Dernekçe seçici kurul için önerilen kişilerden biri olan Necati Abacı ile bu vesileyle tanıştım. Önce telefonda, daha sonra iki kez yüzyüze görüşmemiz oldu.

Yarışmayı ilk kez kendisine duyurduğumda, bu yarışma için adının seçici kurulda olmasına çok sevindiğini ve Burhan Solukçu’nun yaşamının kendisinde hep bir hüzün uyandırdığını söylerdi. Bunun nedeni de Solukçu’nun ölümüyle ilgili olarak bir gazete okuduğu küçücük bir haber: “Bir sanatçı veremden öldü!”

Yarışmanın ödül töreni için kendisini Zonguldak’a davet ettiğimde, yakın dostu Merih Akoğul ile çıkıp geldi ve ödül töreni öncesinde yapılan anma programında da çok güzel bir konuşma yaptı.
Bu kez 2003 yılında, Burhan Solukçu kitabı üzerine çalıştığım sırada kendisine takıldım: “Bu kitapta mutlaka bir Necati Abacı portresi olmalı.”


“Çok sevinirim”, dedi ve bana gerçekten müthiş bir Solukçu portresi gönderdi. Solukçu’nun madenci kimliğini de yansıtan, kömür kalemle yaptığı portreyi geçtiğimiz yıl yayınlanan kitabımda değerlendirdim, ama ne yazık ki Necati bu kitabı göremedi.

Portreyi ilk elime aldığımda telefona koştum ve “yine bir Necati klasiği döktürmüşsün” dedim. Biraz mahcupça “e, yaptım birşeyler, umarım beğenirsin” dedi. Beğenmek ne kelime, o portre benim arşivimin en değerli köşesinde duruyor.

Ölüm haberini yazlıkta gazeteden öğrendim. Fotoğrafını gördüğümde yine bir yerlerden ödül kazandı diye düşündüm. Ama işin aslını öğrenince beynimden vurulmuştum.

Ölüm bir adama bu kadar mı yakışmaz?


Kürşat Coşgun
ARKADAŞIMIZ
NECATİ ABACI
ARAMIZDAN
GİDELİ
4 YIL OLDU...


Türk karikatürünün erken yaşta ustalaşmış özel imzalarından Necati Abacı'yı, çok erken bir yaşta, henüz 46 yaşındayken, bundan 4 yıl önce 22 Temmuz 2004'te yitirmiştik...
(1958-2004)

Zaman acımasız, zaman hoyrat, zaman alıp götürüyor arkadaşları, dostları, akrabaları... Üstelik zamanın zerre kadar kıymetinin olmadığı bir ülkeye düştü ömrümüz... Mizahçıları hoyratça aramızdan alan Temmuz ayı 2004 yılında gene fazlaca çalışmış ve bir özel karikatür ustasını, gerçek bir sanatçıyı da aramızdan alıvermişti... Tarih: 22 Temmuz 2004'tü... O tarihlerden bir ay kadar önce canım annemi yitirmiş ardından ağır bir kaza geçirip kafamı yarmış, kafama atılan dikişlerle ölümden dönmüştüm. Kafamdan dikişlerin alındığı tatsız-boğucu günlerdi ve Necati Abacı gibi özel bir dostun ölüm haberi geldi tüm bunların üstüne, 4 gün sonrasında da Oğuz Aral gibi bir dev usta gitmişti zaten... Ne yıldı şu 2004... Ne Temmuz ayı idi... Bitmek bilmemiş bir kabus gibiydi benim için 2004 yılının Temmuz ayı... Ve aradan 4 koca yıl geçti... Gene bir 22 Temmuz'dayız... Geçen yıl seçim günü gibi bir talihsizliğe gelivermişti... Oysa onunla ve diğer solak karikatürcülerle daha "Solak Karikatürcüler Sergisi" açacaktık, kısmet olmadı... Sevgili Necati Abacı arkadaşımız buralardan uçalı 4 yıl oluverdi işte... Önemli olan geride iz bırakarak gitmekse eğer, buysa biraz olsun şu yaşamın anlamı, Necati kısa ömründe bunu fazlasıyla başarmışlardandı... Onu en sıkıntılı anlarında bile her daim gülümseyen yüzü, çok az çizerde bulunabilecek müthiş hoşgörüsüyle, 4. ölümyıldönümünde bir kez daha artan bir özlemle ve sevgiyle anıyorum...

Cihan Demirci

Fotoğrafın tarihi 19 Şubat 2003... Mahmut Karatoprak'ın Nişantaşında açtığı resim sergisinden bir an... En soldan sağa; Cihan Demirci, Cevat Özer, Ercan Akyol, NECATİ ABACI ve hemen arkasında Ferit Avcı...

Necati Abacı, 1958'de Mut'ta doğmuş, 1981 yılında İstanbul Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik bölümünü bitirmişti. Karikatür macerası 1973'te yayınlanan ilk karikatürüyle başlayan Necati Abacı, 46 yaşında öldüğü ana dek 31 yıl boyunca üretti, üretti, üretti. Hem çok çalışkan hem de kendine özgü arayışları olan, karikatürde yeni denemeler peşinde koşan, etrafına sürekli pozitif eletrik saçan bir karikatürcüydü. 2004 yılının Temmuz ayında hiç beklenmedik bir anda, aniden veda etti dünyaya... Son olarak Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışıyordu... Ölümünden sonra dostları-arkadaşları onun anısına "Ne Janti Abimizden Sen" adlı bir albüm-kitap yayınlayıp, pek çok şehirde söyleşi ve sergi etkinlikleri düzenlediler.


SEMİH POROY'UN
ÇİZGİLERİYLE NECATİ ABACI

CEVAT ÖZER'İN ÇİZGİLERİYLE

NECATİ ABACI...

HALİL İ .YILDIRIM'IN ÇİZGİLERİYLE

NECATİ ABACI
SEVDAKAR ÇELİK'İN ÇİZGİLERİYLE
NECATİ ABACI

CİHAN DEMİRCİ'NİN ÇİZGİLERİYLE
NECATİ ABACI

hem yüzünüzü, hem de hayatınızı
GERDİRMEK İSTİYORSANIZ
EN İYİ YÖNTEM:
AKP İKTİDARI!


Bayanlar ve hatta baylar, hem YÜZÜNÜZÜ, hem de HAYATINIZI gerdirmek isteyen bir halk için en iyi iktidar: AKP iktidarı!. Bugün 22 Temmuz 2008... AKP'yi yüzde 46.7 ile bir kez daha iktidara getirip, ülkece gerildiğimiz günlerin yıldönümü!.. Bakın yukardaki bayan da, 22 Temmuz 2007 seçiminde oyunu AKP'ye vermişti. Şimdi hem yüzünü hem de hayatını istediği gibi geriyor. Her türlü gerginlik, gerilme, tedirginlik, ürkü, korku ve sinir bozukluğu için 6 yıldır AKP iktidarı var!.. AKP iktidarı yüzünüzü jilet gibi gerer. Doğal Bokoks yapma olanağı sağlar!.. Adı bugün AKP olan bu iktidarın yarın partisi değişir ama zihniyeti değişmez, siz gider o adı değişene de oy verir ve GERİLMEYE devam edersiniz... Böylece gerile gerile GERİLERE gider, mağara devrine ulaşırsınız!.. Ger bizi AKP ger bizi!..

(Bu arada unutmayalım AKP'nin açtığı YAZ KAMPI'na katılmak için son günler!.. Ülkeyi kamplara bölmeyi pek seven iktidarın açtığı yaz kampına katılmak isteyenler, Ağustos sonrası için belli ki yeni dönem kampları açılacak!..)

MUSA KART ÇİZİYOR
Hayatımız yarışma oldu!

Musa Kart'ın 22 Temmuz 2008'de Cumhuriyet'te yayınlanan karikatürü...

21 Temmuz 2008 Pazartesi

SEFER SELVİ ÇİZİYOR

Yüzde 40’ı kaçak yapıdan oluşan Ankara’nın Belediye Başkanı Gökçek, ODTÜ’deki bazı binaları yıkma ısrarını, ‘Binaların yıkılması istenmiyorsa Meclis’ten af çıkarılması istensin’ diyerek sürdürdü.

Sefer Selvi'nin 21 Temmuz 2008'de Evrensel'de yayınlanan karikatürü...

20 Temmuz 2008 Pazar

İ.BÜLENT ÇELİK ÇİZİYOR


İ. Bülent Çelik'in 19 Temmuz 2008'de Vatan gazetesinde yayınlanan karikatürü...

HASLET SOYÖZ ÇİZİYOR

Haslet Soyöz'ün 20 Temmuz 2008'de Milliyet'te yayınlanan karikatürü...

HOMUR MİZAH DERGİSİNDEN
NASREDDİN HOCA 800
YAŞINDA SAYISI...
Nasrettin Hocanın 800. doğum yılı olan Temmuz 2008 yılında "İYİ Kİ DOĞDUN" manşetiyle çıkan Homur mizah dergisi AKŞEHİR Nasrettin Hoca Festivalinde halka ulaştı. Ayrıca Homur çizerleri Nasrettin Hocanın torunları AKŞEHİR'lilerle sohbet edip beraber karikatür çizdiler. Akşehir meydanında açıkhava sergisi açıp portre karikatür çizen homur çizerleri ayrıca karikatür çizen genç karikatürcülere çizim teknikleri ve karikatür ilişkileri üzerine de yardımcı oldular.
İYİ Kİ DOĞDUN
Manşetiyle çıkan HOMUR 'un kapağında Şarlo, Neyzen Tevfik, Michael Moor, Atay Sözer, Laurel ile Hardy, Aziz Nesin, Wood Allen, Karagöz-Hacivat ile Rıfat Ilgaz'ın Nasrettin Hoca'nın 800.doğum yılı için söylediği en yeni sözler yer almakta,
ayrıca ön sahifede Markopaşa, Homurabi ile Hoca Nasrettin'in söylediği kapağı destekleyen sözlerin yeraldığı üst manşetler vardı.

Atay Sözer,S.Taner Serin, Ord.Prof Dr Akildane Herzeker, Rahime Henden, İlker Ekiz,Ahmet Çuhacı, Bertolt Brecht, Yılmaz Onay, Barış Avşar, Gülsüm Cengiz, Savaş Ünlü, Yaşar Miraç, Rıfat Ilgaz, Piref. H. Ökkeş, Yusuf Çotuksöken, Tahir Öngür, Sait Kapıcıoğlu, Yeter Özdemir Şahin,İsmail Cem Özkan yazı ve şiirleriyle,
İlker Ekinci,Canol Kocagöz, Ömer Çam, Ahmet Erkanlı, Vahit Akça, Atay Sözer, Uğur Deniz Kuşgöz, Devrim Demiral,Oğuz Makal, O.Yavuz İnal, Musa Kayra, Hüseyin Çakmak, Mustafa Yıldız, Lütfü Çakın, Sadık Pala, Nuri Bilgin, Tayfun Akgül, Sait Kapıcıoğlu, Serkan İleri' nin çizgileriyle yeraldığı dergide Ayrıca Devrim Demiral Rıfat Ilgaz'ın tam dönemimize uygun AYDIN MISIN ? şiirini çizgileriyle canlandırdı. Anıl Onat Doruk'un bulmacasını yaptığı Homur'da Geçen yıl yapılan Fotoğraf Yarışmasında sergide yeralan Şamil Çoban'ın bir eseri de yer aldı. Grafik çalışmalarını Emre Bakan'ın yaptığı Homur'un NASRETTİN HOCA Özel Sayısının Yayın Kurulunu; Atay Sözer, Cabbar, Canol Kocagöz, Devrim Demiral, Dinçer Pilgir üstlendi. Mizah Bahçesi'nde Homur'un değerli çizeri Asuman Küçükkantarcıların geçirdiği başarılı baypas ameliyatını homur okurları ile mizah dünyasınahaber vererek arkadaşımıza geçmiş olsun dileklerini ulaştıranlara hem dergimiz hemde arkadaşımız adına homur olarak teşekkür etmeyi bir görev bildik.
Bu yıl Homur yazarımız Gülsüm Cengiz tarafından yayına hazırlanan Tarihe İz bırakanlar dizisinden Nasrettin Hoca kitabının tanıtımı ile Erol Büyükmeriç'in Nasreddin Hoca'nın 800.yılı nedeniyle hazırladığı karikatür albümünün tanıtımı yapıldı. 22 Temmuz 2004 yılında yitirdiğimiz HOMUR'un değerli çizeri Necati Abacı'yı ölüm yıldönümünde özlemle anmayı bir görev bildik.
Homur çizeri Hasan Seçkin'in Guiness Rekorlar Kitabına girecek çalışmasını KÜBA Halk Cumhuriyeti'ne götüreceği flaş haber olarak verildi. Hasan Seçkin'in "Emeğin 120.yılında Emek Karikatürü" adını verdiği , 365 günde tamamlayacağı 365 metrelik eserine çalışmaya 1 Mayıs 2008 tarihinde başladı. Dünyanın en uzun karikatürü ünvanı ile Guiness Rekorlar Kitabına girmeyi planlayan Hasan Seçkin bitirdiği eserini Küba Halk Cumhuriyeti'nin 50. kuruluş yıldönümü olan 2009 yılında başta Küba olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde sergileyecek ve sonunda Küba Halk Cumhuriyeti'nin Emek Müzesine hediye edecek.
(HABER: ATAY SÖZER)
HOMUR Mizah ve Karikatür Gurubu:
homur@hotmail.com

18 Temmuz 2008 Cuma

ÖKÜZ NE DİYO-LOGLARI
- Bilader, bütün yaz burda tren bekliyoruz, bizde biraz denize filan gitsek ya...
- Olmaz kardeşim!.. Bugün AKP medyasına baktım, Ergenekon'da yedinci dalganın son hazırlıklarını yapıyorlar, adamlar bu defa denizdeki dalgalarla Ergenekon dalgasını biraraya getirmeye kalkabilirler!
- Oooo bilader, sen de benimle hep dalga geçiyon yaaaa!..
HİLMİ ŞİMŞEK ÇİZİYOR

İNTERNET
ANSİKLOPEDİSİ VİKİPEDİ'DE
TURHAN SELÇUK
USTA'YA HAKARET!

Bize bu haberi Çizgi Roman Platformu ÇROP iletti... İnternet kötü niyetli ellerde hızla bir çöplük olmaya doğru gidiyor... İnternetin en büyük ansiklopedilerinden biri olan Vikipedi, ki kendilerine yeni bir sözcük eklemek hiçte kolay değildir, işlerine gelmeyen bilgiyi anında silen bu ansiklopedinin "TURHAN SELÇUK" madddesinde Türk karikatürünün yaşayan en duayen ustasına çirkin şekilde hakaret ediliyor.

MİZAHHABER tahrif edildiği sanılan Turhan Selçuk maddesinin internetten fotoğrafını çekti...


Çizgi Roman Okurları Platformu, kendilerine Hayal Saati sitesinden ulaşan bilgiyi bize iletmiş... Vikipedi adlı internet ansiklopedisinde Türk karikatürünün 86 yaşındaki en duayen kalemine, Turhan Selçuk ustaya küfrediliyor. 27 Haziran 2008 tarihinde, Vikipedi'deki "Turhan Selçuk" maddesinin değiştirilip, bu küfrün eklendiği sanılıyor. PEKİ, BİR AYI BULAN BİR SÜREDİR ANSİKLOPEDİLERİNDE YER ALAN BU KÜFÜRE, GEREKSİZ GÖRDÜĞÜ EN UFAK BİLGİYİ ANINDA SİLMEYİ BİLEN VİKİPEDİ ACABA NEDEN İZİN VERİYOR DİYOR VE VİKİPEDİ'Yİ KINIYORUZ!..

BU HABERİN YER ALDIĞI
BLOGUN ADRESİ:

http://cizgiromanokurlariplatformu.blogspot.com/2008/07/turhan-seluka-hakaret.html


LATİF DEMİRCİ ÇİZİYOR

Latif Demirci'nin 17 Temmuz 2008'de Hürriyet'te yayınlanan karikatürü...

17 Temmuz 2008 Perşembe

SEFER SELVİ ÇİZİYOR

Sefer Selvi'nin 17 Temmuz 2008'de Evrensel'de yayınlanan karikatürü... Erdoğan'ın savcılığa, Baykal'ın avukatlığa soyunduğu Ergenekon karambolünde bizce SANIK olma durumu aslında gene HALK'a düştü!.. Yani yaratılan bunca toz-duman gürültü-patırtının sonunda, ekonomik anlamda biraz daha yoksul, manen biraz daha zavallı hale getirilen bir halk suçlu değil de nedir?..

"Fikir hırsızlığı"nda sınır tanımayan bir ülke!..

"ESPİRİN" ADLI MİZAH
KİTABININ BAŞINA
GELENLER...

Ülkemiz "Fikir Hırsızlığı"ndan geçilmiyor... Mizah yazarı ve çizer Cihan Demirci, son günlerde gene böyle bir suistimalle uğraşıyor... Demirci'nin Türkçeye kazandırdığı bir sözcük olan "ESPİRİN" ilk kez 1995 yılında kitap olarak yayınlanmış, ESPİRİN'in 2004 yılında 9. basımı yapılmıştı... Şimdi Ankara'da bir dershane yayıncısı yazar aynı isimle "ESPİRİN" adında bir kitap çıkarmaya hazırlanıyor...




















. Solda Cihan Demirci'nin 1995'te ilk basımı Papirüs Yayınlarından basılan ESPİRİN kitabının kapağını, sağda ise Ağustos ayı sonlarında çıkacağı söylenilen sahte (!) ESPİRİN'in kapağını görüyorsunuz...

"ESPİRİN" Cihan Demirci üretimi bir sözcük... Espirin'i ilk kez 1994 yılında, Milliyet gazetesinin "Seri İlanlar" sayfasının üst köşesinde günlük, minik bir mizah köşesi olarak yazmaya başlamış Cihan Demirci... Zihinde erise de izbırakan küçük, tablet espriler bunlar... Sonra 1995 yılının Nisan ayında, "ESPİRİN" kitap olmuş... Çıkar çıkmaz ilgi gören kitap, üst üste baskılar yapmış... Bir dönem Ankara'da korsan basımları bile çıkmış... ESPİRİN kitabının son olarak 2004 yılında Say Yayınlarından 9. Basımı yapılmış... Geçen hafta internetten gelen bir uyarı mailiyle, bir internet sitesinde "ESPİRİN" adlı bir kitabın "PEK YAKINDA" çıkacağı duyurusuna ulaşmış Demirci. Kitabının son basımını yapan Say Yayınlarını aramış...
Derken bu sahte "ESPİRİN"in yazarı ve yayıncısı kendisine telefonla ulaşmış. Dershane yayıncısı olan şahıs, önce "ESPİRİN" adlı kitaptan haberi olmadığını belirterek, sonuçta isim aynı olsa da kendisinin üniversite sınavlarına ilişkin önerilerden oluşan bir kitap yazdığını söylemiş... Yani içeriği farklı olunca aynı isimle kitap çıkarılabilirmiş gibi gayet pişkin bir mantık geliştirmiş... Üstelik daha önce çıkan ESPİRİN kitabından haberi olmadığı halde, kitabın "dünyada ilk kez" şeklinde bir duyuruyla neden prospektüslü çıkmak üzere olduğunu da açıklayamamış. Çünkü Cihan Demirci'nin "ESPİRİN"i de prospektüs ve reçeteli olarak çıkmıştı.

Oysa "Google" arama motorunda sadece 1 dakikasını alacak bir emek bile verse, "ESPİRİN" kitabıyla ilgili bilgilere ulaşacak olan bu şahsın gayet pişkin bir şekilde, "Ben bu kitaba çok yatırım yaptım, çok masraf yaptım o yüzden bu isimle çıkaracağım" şeklinde yanıtı üzerine, harekete geçen Cihan Demirci, öncelikle noter aracılığıyla bir "ihtarname" çekerek, kitabın adının değiştirilerek çıkarılması yolunda bir girişimde bulundu. Kitabın bu ihtarnameye rağmen aynı adla yayınlanması durumunda Demirci, telif eserleri kanunundaki kanuni haklarını kullanarak tazminat davası açacak... Demirci, blogunda kaleme aldığı yazıda özetle; "Eskiden kitaplarımızdan espriler çalınırdı, artık bu boyutunda aşıldığını kitaplarımızın adının bile çalındığını görüyoruz" diyor...

Haberle ve yaşananlarla ilgili ayrıntılı bilgilere Cihan Demirci'nin "DAMDAKİ MİZAHÇI" adlı internet blogundan ulaşabilirsiniz:
ERCAN AKYOL ÇİZİYOR

Ercan Akyol'un 17 Temmuz 2008'de Milliyet'te yayınlanan karikatürü...


-----------------------------------------------------------

Antalyalı karikatürcü Kürşat Zaman

MİZAHHABER'e bir açıklama gönderdi:

KÜRŞAT ZAMAN' IN BENZER

KARİKATÜR AÇIKLAMASI



Saygıdeğer Karikatürcü dostlarım ; Bu yıl düzenlenen , 2008 Aydın Doğan Karikatür yarışmasında kazanmış olduğum ve bazı karikatür sitelerinde benzeri ile yanyana resmi koyulan karikatürüm ile ilgili açıklama yapma gereği durumunda kaldığım için üzgünüm, bu durumla anılmak istemezdim.Biraz geç te olsa bu konudaki düşüncemi sizlerle paylaşmak istedim.

Öncelikle çalıntı ve kopya karikatüre, yani ; Emek hırsızlığına karşı olduğumu belirtmek isterim. İnternet denilen küresel sergi salonunda, tüm karikatürler herkesin gözleri önünde. Hepimiz dünyanın her bir köşesinde çizilmiş olan bir karikatürle karşılaşabiliyor, izleyebiliyoruz. Bu durumda kopya bir karikatürün zaten ortaya çıkmaması olanaksız . Ancak fikrimce benzer karikatürlerin çizilmesi, düşünülmesi kaçınılmazdır. Zira biz kari- katürcüler,yarışmalarda aynı konular üzerinde düşünüp yoğunlaşan,benzer düşünce yollarına sahip, olaylara yakın pencerelerden bakan insanlarız. Bu sebepten bile olsa ba- zen aynı karikatürde karşılaşma ihtimalimiz yüksek oluyor. Bildiğim kadarı ile maalesef ilk kez ben de böyle bir durumla karşılaştım. Hiç bir arkadaşımın bu durumu yaşamasını istemem. Ama çoğumuzun bir kez de olsa bunu yaşayacağımızı tahmin ediyorum. Bu yazıda, çizmiş olduğum karikatürün daha önce çizilenle benzerliğini,bakış açısını, düşünce farklılığını, benzer olup olmadığını savunmayacağım. Zaten sizler bunu görüp değerlendirdiniz.

Sadece şunu belirtmek isterim ki ; Ben , bir başka insanın zihnini patlatıp, odalara kapanıp, düşünüp, gözleri kızarıp, uğraşıp bularak çizdiği bir karikatürün benzerini tekrar çizip, bir yarışmaya göndermeyi, bir insanın cüzdanını çalmakla eşdeğer tutuyorum. Bu sebepten dolayı başka bir arkadaşın daha önce çizdiği bir karikatürün, bilmeden de olsa benzerini düşünüp, bulup çizdiğim için kırmamak adına ondan özür dilerim.

Bu arada,dünyada çizilen benzer karikatürleri, benimki de dahil, bulup,insanlarla paylaşan, Karikatür camiasını bu konuda dikkate davet eden ve bizlere bu konuda açıklama yapma fırsatı yaratan değerli karikatürcü abilerimize ve karikatür sitelerine teşekkür ederim.

Kürşat ZAMAN - Antalya

RAŞİT YAKALI ÇİZİYOR

MUSTAFA BİLGİN ÇİZİYOR


Mustafa Bilgin'in 17 Temmuz 2008 tarihinde Cumhuriyet'te yayınlanan çizgi bantı...


UYKUSUZ'DAN
BAYKAL'LI KAPAK

Uykusuz mizah dergisi 16 Temmuz Çarşamba günü çıkan sayısının kapağında muhalefeti her daim mizah dergilerine bırakan Baykal yer aldı...

16 Temmuz 2008 Çarşamba

ZAFER TEMOÇİN ÇİZİYOR

Zafer Temoçin'in 16 Temmuz 2008'de Cumhuiryet'te yayınlanan karikatürü...

GÜNLÜKLERİ ERGENEKON
İDDİANAMESİNDE YER ALAN(!)
CENKCAN DİYOR Kİ:

- Abi yaaa... Özden Örnek Paşanın günlükleri Ergenekon iddianamesine girmemiş ama AKP medyasından bana sızdırılan bilgilere göre benim tuttuğum günlükler iddianameye girmiş... Ben de buraya gömdüm kendimi n'apiim.. Aslında o günlüklerde yazlıktaki komşumuzun kızı Buketnaz'la ilgili yazdıklarımın hepsi yalan aslında onu değil üst kattaki Busenaz'ı seviyorum yaaaa...

ERCAN AKYOL ÇİZİYOR

Ercan Akyol'un 16 Temmuz 2008'de Milliyet'te yayınlanan karikatürü...

MUSTAFA BİLGİN ÇİZİYOR

Mustafa Bilgin'in 16 Temmuz 2008'de Cumhuriyet'te yayınlanan çizgi bantı...

MUSA KART ÇİZİYOR

Musa Kart'ın 16 Temmuz 2008'de Cumhuriyet'te yayınlanan karikatürü...

15 Temmuz 2008 Salı

ÖKÜZ NE DİYOLOGLARI
- Ergenekon iddianamesinde senin de adın geçiyormuş kardeş doğru mu?..
- Eeee trene bakan öküzsek bizim de AKP medyasında tanıdıklarımız var bilader, rica ettik, sonuçta bizi de sızdırmışlar senaryolarına!..