31 Ekim 2008 Cuma

27. TÜYAP İSTANBUL KİTAP
FUARI BAŞLIYOR...
TÜYAP'TA MİZAH
ADINA NELER VAR?
Mizahhaber olarak, programı taradık ve 1-9 Kasım 2008 tarihleri arasında gerçekleşecek olan 27. Tüyap İstanbul Kitap Fuarında mizah adına neler var, ortaya çıkardık...

Anımsıyoruz da, geçmiş yıllarda Tüyap Kitap fuarında mizah ve karikatür adına çok daha fazla etkinlik olurdu. 2008 yılı programını didik didik ettiğimizde öncelikle bu yılki sergiler arasında karikatür sergisi olmadığını gördük. Mizah adına herhangi bir söyleşi-panel de nerdeyse yok gibi... Mizah dergileri her yıl olduğu gibi fuara standları ve kendi dünyalarıyla katılıyorlar. Leman, Penguen, Uykusuz gibi dergiler gene standlarında okurlarıyla buluşup kendi dünyalarıyla başbaşa bir fuar geçirecekler.

Gelelim fuar programında görebildiğimiz kadarıyla mizah adına var olanlara... Öncelikle fuarın açıldığı 1 Kasım 2008 Cumartesi günü, saat: 14.15-15.15 arası, fuar alanının Marmara Salonunda bu yıl ki konusu "Çocuk Edebiyatında Mizah Öyküleri" olan Tudem Edebiyat Ödülleri Yarışmasının ödül töreni var. Bu ödül töreninde gerçekleşecek toplantıda yarışmanın jüri üyelerinden; Yalvaç Ural, Cihan Demirci, ve Mavisel Yener orada bulunacaklar...

Bu yıl ana teması "68 kuşağı" olan fuarda dediğimiz gibi mizah adına birşeylere rastlamak zor... Bunun bir nedeni de, mizah dergilerinin imza günü ve dergi-poster satışı dışında bu tür etkinliklerden artık uzak durması. Dergilerin dışında yapılan etkinliklere de sadece 8-10 kişinin izleyici olarak gelmesi olsa gerek!.. (Bazen o kadar bile olmuyor!)

6 Kasım Perşembe günü ise Karadeniz Salonunda saat: 15.15-16.15 arasında "Çizimlerle ve Fıkralarla Nasreddin Hoca" başlıklı söyleşi var. Evrensel Basım Yayın'ın düzenlediği bu söyleşide yazar Sennur Sezer ve çizer Sefer Selvi konuşmacı...

Geçmiş yıllarda en az 5-6 mizah söyleşisinin olduğu fuar programında bu yıl mizah adına başkaca bir söyleşi göremedik. Bu da mizahın elde kalan son mizah dergilerinin marjinalleşen okuru dışında hayatımızdan giderek nasıl çıktığını gösteriyor bize.

Fuarda 3 mizah dergisinin standlarındaki imzaların yanı sıra çizer Erdil Yaşaroğlu, fuarın son günü olan 9 Kasım Pazar günü Doğan Kitap standında 14-16 saatleri arasında kitaplarını imzalacak. Fuarın imza gediklisi mizah yazarı Muzaffer İzgü de 6-7-8 Kasım tarihlerinde Bilgi Yayınevi standında olacak.

Bu arada MİZAHHABER'ci Cihan Demirci ise 8 Kasım Cumartesi günü, 2. Salonda ( C-210'da ) bulunan İkarus Yayınları standında saat: 14.00-16.00 arasında yeni çıkan 5 çocuk mizah kitabını özellikle çocuklara ve her daim çocuk kalabilenlere imzalayacak... Bu kitaplardan biri "Şiir Gözlü Çocuk", çocukça mizahi şiirlerden oluşuyor. İlk kez Tüyap'ta okur karşısına çıkacak diğer 4 kitap ise çocuklar için yazılmış 4 kitaplık bir fıkra dizisi. Kitaplar; Kıkırdayan Fıkralar, Fıkırdıyan Fıkralar, Şıkırdayan Fıkralar, Fokurdayan Fıkralar adlarını taşıyor...

Tüyapla ilgili mizahı ilgilendiren yeni etkinlik bilgileri aldıkça sizlere iletmeye devam edeceğiz...

www.istanbulkitapfuari.com

MUSTAFA YILDIZ
YILIN ADLİ HATASINI
ÇİZİYOR...



MİZAHHABER'DEN
REKOR ÜSTÜNE
REKOR!

Mizahhaber, açılıp kapandıktan sonra izlenme oranlarını 5 kat artırdı...


Sevgili MİZAHHABER dostları... Bu kez kendimizden bir haber vereceğiz affınıza sığınarak... Mizahhaber blogların 4 güne yakın kapatılması ve yeniden açılmasının ardından kendi izlenme rekorlarını kırıp duruyor. Bunu sizlerle paylaşmak istedik. Mizahımızın özgür, bağımsız, mütevazı ve muhalif sesi MİZAHHABER yeniden yayına döndüğü ama 12 saat yayında olabildiği 28 Ekim Salı günü 1850 kez tıklanmıştı. 29 Ekim günü tüm günde 1490 olan tıklama sayısı, 30 Ekim 2008 Perşembe günü bizim için bir rekorla noktalandı ve tüm günde 2585'e çıktı. Ekim ayı izlenme toplamı henüz sonuçlanmadı ama orda da açık bir rekor şimdiden görülüyor. Mizahhaber, kapanma öncesinde günde ortalama 400 en fazla 500 arası tıklama alan bir blogtu. Bu sayı şimdi nerdeyse 5 katına çıkmış gözüküyor.

MİZAHHABER'in bu satırları yazmaktaki tek derdi aslında ilginize çok teşekkür etmek istememiz... Bizi yalnız bırakmadığınız için. Çünkü bizi mizah sevgisinden başka bir şey zorlamıyor bu blogu yapmak için. Yani bu işten en ufak bir maddi karımız olmadığı gibi, kendi işlerimizi aksatarak yapıyoruz bu blogu. Mizahın yerlerde gezdiği bir dönemde, mizahımıza sahip çıkarak tarihe küçük bir not düşmek tek derdimiz...


BİZİ YÜREKLENDİREN HERKESE ÇOK TEŞEKKÜRLER...




SEVGİLİ ERDAL
İNÖNÜ'YÜ
ÖLÜMÜNÜN
1. YILINDA
SEVGİYLE
ANIYORUZ...
Onu geçen yıl 31 Ekim günü yitirmiştik... Erdal İnönü... Biz mizahçılar için başka biriydi o... Farklı mı farklıydı. Adeta aramızdaki İrlandalı pardon daha doğrusu İsveçli gibiydi. Uzaklardan gelmiş biriydi sanki. Bu topluma epeyce lüks kaçmıştı siyaset duruşu. O yüzden geç girdi ve erken kaçtı. Bugünün öfke dolu, kin dolu, her tarafı kirli politikacılarının arasından kendini erken kurtarmış olan sevgili Erdal İnönü'yü ölümünün birinci yılında MİZAHHABER olarak sevgiyle ve gülümseyen bir yüzle anıyoruz, çünkü o hep gülümsedi...
Onu bize bıraktığı bir fıkrayla analım... Erdal Bey’e bir gün, hiç sıcak bakmadığı siyasete yıllar sonra neden girdiğini sorarlar. Yanıt müthiştir: - Ülkemi benden daha kötüleri yönetmesin diye!..
Erdal İnönü'yü geçen yıl yitirdiğimizde onun buna benzer fıkralarını ve bir yazıyı MİZAHHABER'de sizlere birarada vermiştik. Bu yazıyı ve onun birbirinden sevimli fıkralarını okumak isteyenler için tıklama adresimiz şöyle:
MEDYAKUP
YAZIYOR...
CAN DİNDAR'IN
MUSTAFA'SI
İlk günden Recep İvedik'in izleyici kitlesine yaklaşmış Can Dindar'ın "Mustafa" adlı sponsoru spon-zor olan filmi. Gazeteler öyle yazıyor. Kendisini kutlarız. Gene her zaman olduğu gibi acayip ilgi görecek bir iş çıkarmış. Zaten bunun içinde epeyce çalıştı son günlerde. Sırf sponsor polemikleri yeter filme ilgi çekmek için. Soyadını yanlış yazmışsın "Dündar" olacaktı diyenleri duyar gibiyim. Yooo bence bu soyad ona daha çok yakışmış özellikle bu filmden sonra. Zira kendisi her kalıba girebilen, her bedende yaşayabilen biridir. Onu dinci takımı da pek sever, Atatürkçülerde, liboşlarda... Yükselen değer neresiyse rotayı oraya kırar Can bey. Oraya kırar ama diğer kesimleri de pek kırmaz. Onlara da mavi boncuğun belgeseli hazırdır her zaman.
Çünkü ailenin sürekli birşeyler anlatan pek efendi oğludur o. Sesiyle etkiler insanı. İnsanın içi kıyılır onun sesiyle bir belgesel izlerken. Kitap fuarlarındaki imza günlerinde önünde oluşan kuyruktan da anlarsınız, her kesimin yazarı ve sesi olduğunu. Türbanlı kızlar da aşıktır ona, Atatürkçü kızlar da... En isyankar olduğu anda bile pek kibardır. Sakin duruşu etkiler sakin olmayı pek de beceremeyen bu asabi toplumu. Çünkü damardan çalışır ve damardan çarpar adamı.
Mustafa Kemal'in ölümünün 70. yılında, hem de Cumhuriyetin 85. yılında boş duracağını mı sandınız? Öyle sananlar yanıldı. İki önemli tarihi asla boş geçirmez Can bey. Bugüne dek eksik kalan bir Atatürk filmini yapmak en çok da ona yakışırdı ve yaptı da. Aslında keşke her türlü konunun bilirkişisi Sunay Akın üstaddan da biraz katkı alsaydı, o zaman tamam olurdu herşey.
Sonuçta sürekli içen, yapayalnız bırakılmış bir insan portresi şu günlerin trendine pek uydu, pek yakıştı. Dedik ya, yükselen değerlerin trendini hiç kaçırmaz Can bey. Nabza göre şerbet vermenin piridir o. Bu kez de şerbeti tam zamanında veriyor. Kime inanacağını şaşırdığı için bu tür limanlara kendini balıklama atan insanlarımız şimdi "Sana da n'oluyor kardeşim adamı kıskandınız di mi, Medyakup'san Medyakupluğunu bil" diyecekler biliyorum. Evet kıskanıyorum. Her kesimin adamı olabilmeyi kıskanıyorum. Var mı diyeceğiniz? Çünkü böyle bir işi başarmak hiçte kolay değil. Herkese yaranmaya çalışmakla bir ömür geçirmek bunu topluma yedirebilmek büyük bir takdir işi... Ama diyeceğim bişey daha var. Turkcell bu filme sponsor olmamasıyla çok şey kaçırmış aslında. Çünkü film zaten onların ürkütmekten korktukları kesimce de rahatlıkla izlenebilir. Çünkü amaç daha fazla insan çekmektir bu tür filmlere. Zaten daha ilk günden öyle de olacağı belli.
Ah zavallı Mustafa Kemal'im aaaaah!.. Solcusu-sağcısı, liboşu, milliyetçisi seni kullanır, Atatürkçüsü seni kullanır, Liboşu seni kullanır, Dincisi seni kullanır, belgeselcisi seni kullanır... Herkes kendi Mustafa Kemal'ini yutturmaya çalışır bize. Ama gene de bitiremezler seni. Çünkü bıraktığın ışık hepsinin gözünü alır. Gözleri kamaştığı için bu kadar uğraşırlar zaten seninle. Geride bıraktığın Cumhuriyeti 85 yılda yüzümüze-gözümüze bulaştırıp, rezil ettik. Yedik bitirdik tüm mirasını ve devrimlerini. Şimdi iş geldi rantını yemeye...
Haydi gidelim Can Dindar abimizin filmine de biraz efkar dağıtalım, biraz hüzünlenelim. Facebook'ta Recep İvedik'i geçsin diye gruplar açalım, ayrıca Turkcell'i protesto eden gruplar da açalım...
Sende bu arada aç bir büyük daha, biraz da leblebi, nerden kurdum bu ülkeyi, nerden feda ettim ömrümü böylesi bir ülke için diye kahret kahredebildiğin kadar kendine...
YAKUP YAZICI
------------------------------------------------------------------
ZAFER TEMOÇİN ÇİZİYOR




Zafer Temoçin'in 31 Ekim 2008 Cuma günü Cumhuriyet'te yayınlanan karikatürü...





SARKOZY DE
FENA HALDE
BİRİNE
BENZEDİ!


Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, sanki birini kopya eder gibi şu aralar... Milliyet'te Melih Aşık'ın yazısından öğreniyoruz ki kendisi geçenlerde piyasaya çıkan ve kendisine benzeyen “vaudou” adlı bebeğin toplatılması için mahkemede dava açmış. Bebeğin üzerinde Sarkozy’nin kimi sloganları varmış. Ayrıca 12 iğnesi varmış yanında. Bebeği satın alan, iğneleri istediği yere batıracak, biraz olsun rahatlayacak! Ve n'oldu dersiniz? Fransa’da ilk kez, görev başında olan bir cumhurbaşkanı açtığı davayı kaybetti... Yargıç, Sarkozy’nin iddia ettiği gibi bir imaj aşınmasının söz konusu olmadığını belirtti kararında ve yargısını şu hakka dayandırdı: “İfade ve mizah hakkı”... Bizde, bu birini aratmayan Mösyöye bakarak MİZAHHABER olarak diyoruz ki; "Hakların en güzeli, en neşelisi; gözünü sevdiğimizin MİZAH HAKKI!"

İ. BÜLENT ÇELİK ÇİZİYOR

İ. Bülent Çelik'in 30 Ekim 2008 tarihinde Vatan gazetesinde yayınlanan karikatürü...

MUSTAFA BİLGİN ÇİZİYOR

Mustafa Bilgin'in 31 Ekim 2008'de Cumhuriyet'te yayınlanan çizgi bant karikatürü...

30 Ekim 2008 Perşembe

KORAY LAMA
YAZIYOR...

85. YIL İZLENİMLERİ

Geçen gün Star haberde Uğur Dündar abimiz, Cumhuriyetin 85. yılını idrak etmemize rağmen sokakları, caddeleri kaplayan eski kutlama yazılarından dert yanıyordu. Gerçekten de pek çok yerde hala Cumhuriyetin 75. yılı, 80. yılı, 82. yılı filan kutlanıyor. Bunların nerdeyse tamamı devlet dairesi. Yani devlet daha 85. yıla geldiğine inanmış bile değil.

Örneğin ben en çok "Cumhuriyetin 75. Yılı Kutlu Olsun" yazısına rastlıyorum. Demek 75. yılda takılıp kalmışız. Aslında bu yazılardaki rakamlar bence gene de çok yüksek kardeşim... Aslında durum çok daha vahim anam-babam... Devletin 75. yılda takılıp kaldığı noktada vatandaş nerde kaldı derseniz? O hala 10. yılda!.. Evet vatandaş henüz Cumhuriyeti 10. yılda sanıyor. Zira vatandaş henüz 10. yılı yaşıyor... Neden böyle dedin derseniz, size hemen bir "10. YIL MARŞI" patlatırım annarsınız canım kardeşim... Açık alınla çıktığımız 10. yıl çooook gerilerde kaldı oysa ki... Artık alnımız açık filan değil. Alnımızı da kapattılar. Orda da erişim engelliyiz! Önce alın damarımız sonra da ar damarımız patladı. Açık bir yer varsa o da cari, yani cari açığımız korkunç bir halde!

İlk 10 yılda babalar gibi bir kalite yaratmışız ama son 30 yılda yarattığımız nüfus kuru kalabalıktan ibaret... "Bize bişey olmaz" diyen bir kuru kalabalık var hamdolsun!!!

Hayatı böyle teğet geçen başka bir ülke daha var mıdır şu yeryüzünde anam-babam... 85. yılını bile 10. yıl marşıyla kutlayan, son 75 yılda bir marş bile üretemeyen, son 75 yılı ense bir şekilde geçiren, böyle bir ülke daha var mıdır?

Ama vatandaş da haklı bilader. N'apsın, son 75 yıla bakıyor, hava-cıva! Ülkede ne heyecan yaşanmışsa ilk 10 yılda yaşanmış, 15. yılda "Mustafa" abimiz 1938'de gittikten sonra da saat adeta dokuzu beş geçe de durmuş kalmış bu ülkede...

O yüzden 85 olsa da, 95 olsa a bişey fark etmiyor...Tabelalar 70'te, vatandaş ise 10. yılda takılı kaldıktan sonra anlaşılan o ki; bu acayip ülke ne kadar yaşlansa da hep genç gösterecek!..

Her şeye inat ben gene de 85. yıla bir selam çakıyorum...

KORAY LAMA

ERCAN AKYOL ÇİZİYOR

Ercan Akyol'un 30 Ekim 208 Perşembe günü Milliyet'te yayınlanan karikatürü...
SEFER SELVİ ÇİZİYOR


Sefer Selvi 30 Ekim 2008 tarihli Evrensel gazetesinde yayınlanan karikatüründe polisin son günlerde gene gittikçe artan yargısız infazlarına değinmiş...Polis "DUR"mu diyor, yoksa birileri ona önüne geleni "VUR"mu diyor, belli değil akla ziyan ülkemizde...

GÖLGE E-DERGİ'NİN
14. SAYISINDA
METİN DEMİRHAN
ANILIYOR...

Geçen yıl 1 Kasım'da yitirdiğimiz karikatürcü, sinema yazarı, fanzinci Metin Demirhan internet dergisi Gölge'nin Kasım 2008 sayısında özel yazılarla anılıyor....

Gölge e-Dergi Kasım sayısında geçen yıl bu zamanlarda kaybettiğimiz kült filmlerin unutulmaz seyircisi, sinema yazarı ve karikatürist Metin Demirhan'ı anıyor. Orkun Uçar, Serdar Kökçeoğlu, Ege Görgün, Can Evrenol, Mehmet Korkut Öztekin, Murat Tolga Şen ve Cihan Demirci yazıları ve anıları ile Demirhan'ı selamlıyorlar.


KASIM SAYISINDA AYRICA ŞUNLAR VAR: Gölge'nin çizgi roman sayfalarında bu ay Süleyman Temiz'in yazıp çizdiği Hornet; Kahraman Olarak Ölmek, Mert Yavaşça'nın yazıp çizdiği Hayal Günlükleri, Emre Çıldır'ın yazıp çizdiği Sergi ve Cengiz Bostan'ın yazıp çizdiği Büyülü Gözler var. Murat Tolga Şen Popüler Türk Sineması'nı yazdı. Hasan Nadir Derin Oliver Stone sinemasını inceledi. Cansu Korkmaz sevilen dizi Chuck'u yazdı. Barış Saydam Genova filmini Gölge için inceledi. Onur Küçük Yalınayak Gen'i anlattı. Gölge'de bu ay Masis Üşenmez'in İspanya izlenimlerinden bir kesit'i Star Wars figürlerinin Madrid çıkarması'nı yazdı. Hasan Nadir Derin de Antalya Film Festivali'nin vizyon şansı bulamayabilecek filmlerini Gölge için izledi. Bu sayıda Utku Tönel'in Haberci ve Ozancan Demirışık'ın Kızıl Kemer öykülerini de okuyabilirsiniz. Gölge'nin Kapağı Sarp Sözdinler'den geldi.

Pdf olarak indirmek için
Alternatif Pdf link
Flash olarak dergiyi buradan okuyabilirsiniz


MUSA KART ÇİZİYOR

Musa Kart'ın 30 Ekim 2008 tarihinde Cumhuriyet'te yayınlanan karikatürü...

KARİKATÜR VAKFINDA
ABİDİN DİNO PORTRELERİ
SERGİSİ

OburMizah öncülüğünde Abidin Dino’nun 95. Yaş günü anısına düzenlenen “Karikatüristler Abidin Dino’yu Anıyor…” Portre Karikatür Sergisi Ankara'da Nezih Danyal Karikatür Vakfı Galerisi’nde izleyiciyle buluşuyor. İlki Abidin Dino’nun doğum günü olan 23 Mart 2008 tarihinde İstanbul’da açılan sergi, bu sefer Ankaralı sanatseverlerle buluşuyor. Türkiye ve Avrupa’dan toplam 56 Karikatüristin katkıda bulunduğu sergi 1-13 Kasım 2008 tarihleri arasında Nezih Danyal Karikatür Vakfı Galerisi’nde izleyicinin karşısında olacak. Bu arada karikatüristler 1 Kasım Cumartesi günü saat 14'te yapacakları atölye çalışmasına çocukları bekliyorlar...

MUSTAFA YILDIZ İZMİR'DE
CHP'DEKİ İÇ KAPIŞMAYI
ÇİZİYOR...


İzmirli çizer Mustafa Yıldız, MİZAHHABER'e yolladığı karikatürde CHP'li İzmir Büyükşehir belediye başkanı Aziz Kocaoğlu ile CHP İzmir il Başkanı Karataş'ın son günlerde artan kapışmalarını çizmiş...Mustafa, yolladığı mailde; "Son kaleyi AKP'ye peşkeş çekmek için elinden geleni yapıyorlar" diye de not düşmüş... Koltuğundan çekilmeyi bilmeyen bir CHP genel başkanı ve o genel başkanından bu kadar nefret eden bir parti artık kangren halini almışsa tabii ki olacağı da bu oluyor...

29 Ekim 2008 Çarşamba

- Gözlerimi kısarak baktığım, benim 85 yıl önce 29 Ekim 1923'te kurup, bundan 70 yıl önce 1938'de size bıraktığım, emanet ettiğim ülke miiiii?.. Yoo olamaz, olmamalı, hiç sanmıyorum...
SEVGİLİ
MİZAHHABER
DOSTLARI;



'CUMHURİYETİMİZİN 85. YILI KUTLU OLSUN' dedikten sonra, kendi kendimizi kandırdığımız o anlamını yitirmiş kutlamalardan çok, Mustafa Kemal'in çağdaş aydınlığıyla 1923'te kurulmuş mucize bir Cumhuriyetin 85 yılda ne hale getirildiğini bir düşünsek, ve ona her zamankinden daha fazla sahip çıkmanın yollarını arasak, biraz da kendi üzerimize düşeni yapsak, bizlere daha çok yakışmaz mı?.. Sizi bilmeyiz ama biz MİZAHHABER olarak, 85. yılı içi çoktandır boşaltılmış kutlamalarla, kendi kendimizi kandırdığımız sözlerle filan değil bu şekilde geçireceğiz...YENİDEN ÇAĞDAŞ, AYDINLIK DOLU GÜNLERE ULAŞMAK ADINA, MİZAHIN MUHALİF GÜCÜ HER DAİM ÜZERİMİZDE OLSUN!..

YENİDEN YAYINA DÖNEN
TÜM BLOGLARA DA
85. YILDAN SELAM OLSUN...


MİZAHHABER
Mizah dünyasının özgür, bağımsız
ve muhalif sesi....
(Yukardaki fotoğraf, Mustafa Kemal Atatürk'ün 29 Ekim 1923'te Cumhuriyetin ilan edildiği dönemde cumhurbaşkanı oluşunun 2. gününde çekilmiştir...)
SEMİH
BALCIOĞLU
BASIN
MÜZESİNDE
ANILDI...

Türk karikatürünün büyük ustalarından Semih Balcıoğlu ölümünün 2. yılında, 27 Ekim Pazartesi günü Çemberlitaş'taki Basın Müzesinde düzenlenen söyleşi ile anıldı...

Tarih: 27 Ekim 2008 Pazartesi... Çemberlitaş'taki Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin Basın Müzesindeyiz... 2 yıl önce, 27 Ekim 2006'da 78 yaşında yitirdiğimiz karikatürümüzün duayen ustalarından Semih Balcıoğlu'nu anıyoruz. Bir yandan bir ustayı anacağız ama bir yandan da, internet sansürünün acısı içimizde. Bloglarımız kapatılmış, sesimiz soluğumuz hepten kesilmiş bir gündeyiz. Salonda daha çok onun karikatürcü meslektaşları ve tabii hayat arkadaşı, eşi Emel Balcıoğlu var. Semih Balcıoğlu için düzenlenen anma söyleşisini Turgay Olcayto yönetiyor. Açış konuşmalarını Gazeteciler Cemiyeti başkanı Orhan Erinç ile ile Karikatürcüler Derneği başkanı Metin Peker yapıyorlar. Orhan Erinç, "Yaşasaydı bugün aramızda 80 yaşında olacaktı" diyor Balcıoğlu usta için... Sonra da ekliyor: "Semih Ağabey sadece bir gazeteci ve karikatür sanatçısı değil aynı zamanda iyi bir örgütçüydü de. Karikatürcüler Derneğinin kuruculuğunun yanı sıra 6 yıl süreyle TGS’nin da Genel Başkanlığını yaptı.." Sonra söyleşiye geçiliyor. Önce sözü karikatürcü Kadir Doğruer alıyor... Doğruer, karikatür heyecanının giderek azaldığı bir dönemde Semih Balcıoğlu’nu anmanın çok önemli bir anlam taşıdığını ifade ediyor. “Karikatür heyecanının hiçbir zaman kaybetmemiş, her türlü derinliğini her zaman hissetmiş Semih ağabeyi anarken, karikatürdeki erozyonu bir şekilde gündeme getirmek anlamlı olur diye düşünüyorum” diyor. Kadir Doğruer “Benim karikatür çizmem ve karikatürcü olarak anılmamda tek etken Semih ağabey ile tanışmış olmaktır" diye de ekliyor.

Kadir Doğruer karikatürcü olmasının Semih Balcıoğlu ile tanışması sayesinde olduğunu söyledi.

Daha sonra söz alan Karikatürcü Kamil Masaracı da Semih Balcıoğlu ile ilgili birbirinden sıcak anekdotları, anıları sıraladı salonu dolduran çoğunluğu karikatürcü olan izleyicilere. Balcıoğlu’nu tam olarak anlayabilmek için onunla arkadaşlık edilmesi gerektiğini belirten Masaracı, Akademi Lokantası yemeklerinden, Gabrova yolculuğuna dek, anason kokan keyifli anılar aktardı. Şöyle dedi: "Semih ağabey her zaman o hoş, düzgün, yakışıklı görüntüsüyle karşımızda dururdu. Biz ona Semih ağabey, yaşını hiç göstermiyorsun’ derdik. O da bize, ‘Şimdi gösterirsem ayıp olur’ deyip, kahkahasını atardı.

Kamil Masaracı güldüren anılarla salonu neşelendirdi...


Söyleşinin son konuşmacısı olan karikatürcü Semih Poroy da onun evrensel bir çizer olduğunun altını çizerek şunları söyledi: ‘Günlük bir gazete karikatürünün en fazla 24 saat ömrü vardır. Bir dergi ise, bir hafta insanların elinde durur. Yani çizdiğiniz her şey geçicidir. Onların kalıcı olması için mutlaka kitaplaşması gerekir. Bunun için Semih Balcıoğlu kitaplaşmaya önem verdi ve pek çok karikatür albümü bıraktı. İster istemez karikatürlerimiz arşivlenmeden kayboluyor. Kitaplaşmadığı sürece karikatürler kalıcı olmuyor; ancak birkaç karikatür hatırlanabilir hafızalarda. İleriki zamanlarda da Türk karikatürünü araştıracak birisi için karikatürcünün kendisinin seçtiği çalışmalardan oluşan hazır kaynakların bırakılması gerek. Güzel sanatlara eğilimli üniversitelerden de bazılarını katarak TGC ve Karikatürcüler Derneği’ne ortaklaşa şöyle bir görev düşebilir diye düşünüyorum: Semih Balcıoğlu gibi karikatürcülerin sanatlarını A’dan Z’ye inceleyen seminerlerin, toplantıların yapıldığı, bildirilerin sunulduğu ve sonunda da kitaplaştığı birkaç günlük araştırma-toplantısı şeklinde etkinlikler yapılabilir.”

Semih Poroy da onun "sürekli etkinlik insanı" olduğunu belirtti...

Daha sonra söz alan Zafer Atay ise konuşmacıların Semih Balcıoğlu’nu anarken daima “Abi” dediklerini, bunun Babıali’de çok büyük bir anlamı olduğunu, “Abi dert dinler, sorun çözer, gencin hakkını korur, Babıali’de Abi olmak çok önemlidir. Günümüzde abiler yok, beyler-beyefendiler var” sözleri ile anlattı.

Söyleşi yapılan salonda Semih Balcıoğlu'nun çizim malzemeleri ve kişisel eşyaları da sergilendi.

Salonu dolduranların çoğunluğu onu tanımış, onunla çalışmış çizerlerdi...

Söyleşinin bitiminde salondaki izleyiciler arasında bulunan çizerlerden; Raşit Yakalı, Cihan Demirci, Erdoğan Bozok ve Yurdagün Göker de Semih Balcıoğlu ile ilgili anılarını ve görüşlerini kısaca aktardılar.

Raşit Yakalı her zamanki samimi uslubuyla onun her daim neferi olduğunu anlattı...

Cihan Demirci de, karikatür açısından içinde bulunduğumuz vahim durumun altını çizerek, Balcıoğlu'nun çok daha güzel bir dönemin çizeri olduğunu söyledi.

Söyleşinin sonunda izleyiciler ve konuşmacılar toplu halde...


Etkinlik öncesinde Semih Balcıoğlu’nun Karikatür ve Mizah Müzesi Özgün Baskı Atölyesi'nde yaptığı çalışmalarından oluşturulan bir özgün baskı sergisi de eşi Emel Balcıoğlu tarafından açıldı. Semih Balcıoğlu'nu ölümünün 2. yılında anma etkinliği bu konuşmalardan sonra Babıali usulü çay ve simit partisiyle son buldu. Yaşamı boyunca hayatından neşeyi ve kahkahayı eksik etmeyen Balcıoğlu ustayı bizde bize bıraktığı o ani kahkahalarla ve sevgiyle anıyoruz...


(Haber: CD- Fotoğraflar: Akdağ Saydut ve CD)

28 Ekim 2008 Salı

3 GÜNLÜK GÖZALTI
SÜREMİZ BİTTİ!
YENİDEN YAYINDAYIZ!

Bizlere blog hizmetini veren blogger.com'un 24 Ekim Cuma akşam saatlerinde erişiminin mahkeme kararıyla engellenmesi üzerine MİZAH HABER'de milyonlarca blogla birlikte suçsuz yere yayın dışı kalmıştı. Kararın öğlen saatlerinde şimdilik kalkması üzerine yeniden yayındayız!

Ancak bu yayın da her an kesilebilir. Zira dava sürdüğü için blogger.com geçiçi olarak açılmış.

Kaldığımız yerden yeniden MERHABA AKLA ZİYAN TÜRKİYE!

BU ARADA MİZAHHABER YAYINA GİRDİĞİ ANDAN BAŞLAYARAK, 5 SAAT İÇİNDE TAM 1060 KEZ TIKLANDI... BU MİZAHHABER İÇİN BİR REKORDUR....AYNI GÜN TOPLAM 12 SAAT İÇİNDE İSE BU SAYI 1850'YE ULAŞTI. BU KONUDAKİ BİLGİ YANDAKİ SÜTUNDA...


24 Ekim 2008 Cuma akşam saatleri, saat 18 civarı filan... Sıkı bir Mizah Haber takipçisi çizer arkadaşımız Zafer Temoçin'den gelen telefonla, blogumuza erişimin engellendiğini öğreniyoruz. Sadece, Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesinin kararı bilgisi var. Hangi nedenle blogger.com'un kapandığını inanın az önce yani 28 Ekim Salı, 12 civarında öğrenebildik. Meğerse Lig TV yayınlarını korsan olarak veren 60 kadar blog yüzündenmiş tüm bu esaret!!!! Meğerse davayı DİGİTÜRK açmış. Lig TV yayınlarını korsan veren 60 kadar blogu cezalandırmak isteyen Digitürk, mahkemenin verdiği kararla milyonlarca blogun da cezalandırılmasını sağladı. Kutlarız!!!!! Türk usulü bir cezalandırma da ancak böyle olurdu...

Burası 85. yılına gelmiş Türkiye Cumhuriyeti...Burada her zaman kurunun yanında en iyi şekilde yaş yanar!.. Ne de olsa burada artık bütün işler yaştır... O halde YANMAYA DEVAM!...

Ancak aldığımız bilgilere göre dava sürdüğü ve deliller eksik bulunduğu için şimdilik kaydıyla açılmış durumda blogger.com...Yani eksik delillere borçluyuz yeniden yayında olmamızı, EKSİK OLMASINLAR!!!

Anladığınız üzere bu yüzden gene ne zaman KAPANACAĞIMIZ BELLİ DEĞİL!!!!

Bizim dışımızda olan, bizi hiç ilgilendirmeyen bir nedenle bizim gibi milyonlarca blogu da cezalandıran bu ilkel düzene isyan ediyoruz!!! Yazıklar olsun teknolojiyi de kendi çarpık haline benzeten böylesi akla ziyan bir ülkeye!!!

İnsanların tek soluk alanı olarak kalan interneti de yok etmeye çalışan zihniyetin böyle bahanelere sığınarak sitelerden sonra bloglara da el atmasıyla internette de boğazımız sıkılmaya başladı. Özgür, bağımsız ve muhalif bir medyanın zaten esamesinin olmadığı bir ülkede, biraz olsun bu açığı kapatmaya çalışan internet ortamına da sansürcü gözlerini dikenlere ne desek erişim engeline takılır...

Kısacası şimdilik yayındayız ama bu yayın da ne kadar sürer onu bilemiyoruz... Bu süre içinde bizi yalnız bırakmayan MİZAHHABER takipçilerine, çizer-yazar dostlara, facebook'taki grubumuzdan destek mesajları ileten izleyicilere çok teşekkür ediyor, bize bu süre içinde zerre kadar sahip çıkmayan ülkedeki hakim medyaya da en derin tepkilerimizle diyoruz...


Kapatma ve açılma kararıyla ilgili geniş haberi okumak için aşağıdaki adrese tıklayabilirsiniz...

http://turk.internet.com/haber/yazigoster.php3?yaziid=22252

---------------------------------------------------------

İNTERNETTEKİ KAPATMALAR
PENGUEN'İN KAPAĞINDA

Penguen mizah dergisi 30 Ekim 2008 tarihli son sayısının kapağını Türk usulü internet kullanımına ayırmış...

ERCAN AKYOL ÇİZİYOR

Blogumuz 24 Ekim 2008 Cuma akşamından beri blogger.com adlı sitenin mahkeme kararıyla kapatılması üzerine 4 güne yakın bir süre yayın dışı kaldı. 28 Ekim Salı, saat 12.30 itibarıyla açılan blogger.com'la MİZAHHABER, Ercan Akyol'un 28 Ekim Salı günü Milliyette yayınlanan karikatürüyle yeniden yayında...

24 Ekim 2008 Cuma

SEMİH BALCIOĞLU
27 EKİM PAZARTESİ
GÜNÜ ANILIYOR...

Türk karikatürünün büyük ustalarından Semih Balcıoğlu'nu bundan 2 yıl önce 27 Ekim 2006'da yitirmiştik. Balcıoğlu usta, 27 Ekim'de Gazeteciler Cemiyeti ve Karikatürcüler Derneği'nin ortak etkinliğinde anılacak...

Semih Balcıoğlu ustayı anma etkinliği 27 Ekim Pazartesi sabahı saat 11'de Zincirlikuyu'daki kabrinin ziyaretiyle başlayacak. Saat 14.30'da ise Çemberlitaş'ta bulunan Basın Müzesinde, Semih Balcıoğlu bir söyleşiyle anılacak. Söyleşinin açış konuşmalarını Gazeteciler Cemiyeti başkanı Orhan Erinç ile Karikatürcüler Derneği başkanı Metin Peker yapacak. Turgay Olcayto'nun yöneteceği söyleşiye ise karikatürcüler; Kamil Masaracı, Semih Poroy ve Kadir Doğruer katılacaklar. Arzu eden izleyiciler de 5 dakika sınırlamasıyla Semih Balcıoğlu hakkında konuşabilecekler... Karikatürcü dostları ve karikatür severleri 27 Ekim Pazartesi günü gerçekleşecek bu etkinliğe davet ediyoruz...

Bu arada Basın Müzesi'nde toplantının yapılacağı salonda Semih Balcıoğlu'nun Karikatür Ve Mizah Müzesi Özgün Baskı Atölyesi'nde yaptığı çalışmalardan 20 kadarı sergilenecek...

---------------------------------------------------

FORUM EDEBİYAT

DERGİSİNİN

4. SAYISI ÇIKTI

İçeriğinde mizaha ve karikatüre de yer veren, 3 ayda bir çıkan, kültür-sanat ve edebiyat dergisi Forum Edebiyat'ın kış dönemi sayısı olan 4. sayısı yayınlandı. "Yaşasın İnsan Yaşasın Tiyatro" başlığıyla tiyatro dosyasının işlendiği Aziz Yavuzdoğan tarafından yayınlanan dergide yazıları, şiirleri, öyküleri, denemeleri, çizgileriyle; Cezmi Ersöz, Ali Erdoğan, Bülent Karaköse, Aziz Yavuzdoğan, Cemal Şener, Cihan Demirci, Mustafa Bilgin, Nuray Çiftçi, İhsan Topçu, Aliye Özlü, İbrahim Ersaraç, Gülay Garip, İrfan Mutluer, Sevcan Özaras, Cevat Üstün, Lokman Zor, Ali Vahap Uzal, Osman Yavuz İnal, Sevdakar Çelik, Şevket Yalaz gibi pek çok isim yer alıyor.

ERCAN AKYOL ÇİZİYOR
Ercan Akyol 24 Ekim 2008 tarihinde Milliyet'te, son günlerde pek çok çizerin el attığı Ergenekon mahkemesinin içler acısı halini çizmiş... Böyle amatör senaryolu bir davaya bizce bu mahkeme salonu çok yakıştı. Aslında Hamdi abilerin salonda da olurdu ama Hamdi abiye kimse sormamış. Yoksa onun salonda 35-40 metrekare alt tarafı, yani daha da küçük...İstenirse Hamdi abi, uygun bir kiraya salonu vermeye hazır. :))) Sahi bu arada şu aralar yılların çiçek satıcısı Romanları her taraftan bir güzel sepetleyip yakınlarını çiçekçi yapan belediye başkanı Kadir Topbaş da her an devreye girebilir ve bu dava körüklü bir Macar otobüsüne de alınabilir. Bu da olabilir... Bu akla ziyan, bu manyak ülkede herşey mümkündür dostlar!!!

LATİF DEMİRCİ ÇİZİYOR

Latif Demirci'nin 24 Ekim 2008 tarihinde Hürriyet'te yayınlanan karikatürü içinde beşi tuşlayınız! :))

YENİ BİR MİZAH DERGİSİ:
ŞİZOFREN...
ŞİZOFREN adıyla yeni bir mizah dergimiz daha oldu... Bugüne dek hep bölünerek çıkmayı tercih eden dergilerle çevrelendik bildiğiniz gibi. Şizofren böyle bir dergi olmadığı iddiasıyla, üstelik ilk sayısını da 60 bin gibi bu zaman için oldukça yüksek sayılabilecek bir rakamla basarak 22 Ekim Çarşamba günü sessiz-sedasız çıktı!

Dergi sitesindeki sunumunda şu yazıya yer vermiş: " Çok kişilikli mizah dergisi sloganıyla 22 Ekim çarşamba günü tüm gazete ve dergi satış noktalarında yerini alacak olan Şizofren, tamamen yerli mizah ve aynı zamanda tamamen Anadolu kökenli bir çıkışla okurlarının karşısına çıkacak. ŞİZOFRENİN KURUCUSU VE YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ OLAN RESSAM HEYKELTRAŞ SAİT ZAİMKELEŞ Şizofren kadrosunu çok genç ama çok yetenekli bulduğu İstanbul piyasasının uzağından Anadolu Üniversitesinin çok yetenekli öğrencilerininde cizer kadrosunda olduğu Şizofren Türkiye'deki var olan diğer mizah dergileriyle hiçbir bağlantısı ya da küskünlüğü olmayan birçok usta çizer ve yazar da dergide ürünleriyle yer alacak. Türkiye genelinde dağıtımı yapılacak dergi ilk sayısında altmış bin baskı yapacak. İstanbul da basılacak olan derginin İstanbul'da, Eskişehir'de birer temsilcilikleri bulunuyor. Toplumsal mizahın tarafsızlığı ve özgünlüğünü kendine temel alan Şizofren, aynı zamanda mizahın güçlü eğitimci ve öğretici yanını da göz önünde tutup seviyeli, estetiği güçlü çalışmaların yer alacağı farklı bir tavırla kendini uzun yıllar var etmeyi hedefliyor. Aynı zamanda bu alanda umut vaat eden genç çizerler için bir çıkış kendilerini sunmaları için prensipli yeni bir alan sağlamayı da yayın ilkelerinde yer vererek haftalık olarak okuyucuyla buluşacak olan dergi, renkli ve on altı sayfa formatında hazırlandı."

Geçmişte de bu tür maceraları çok yaşamış, bu tür sözleri çok duymuş insanlar olarak umarız burada yazılanların en azından bir kısmı gerçekleşir ve Şizofren piyasada var olan birbirinin aynen kopyası dergilerden artık farklı bir yerde durur. Zira varolan dergilere benzer bir kopyanın daha piyasaya bir süreliğine eklenmesinin epeydir hiçbir anlamı kalmadı. Bu yüzden dergilere giderek güveni kalmayan, mizaha epeydir küsen, mizah dergisinden uzak duran nitelikli okuru bu anlamda çekmek kolay olmayacak. Şizofren'e 30 yıllk bir deneyimle ilk olarak şunu söylemek gerekiyor. Keşke sadece kurucunun adının geçtiği bir dergi olarak yayın hayatına girmeseydiniz. Derginizde yer alan Anadolu çizerlerinin adlarını da görmek isterdik. İstanbul dükalığına karşı duruşunuzu anlayabiliyoruz ama bir derginin kadrosu da çıkaran kadar önemlidir. Bu önemli bir eksik. Dergiyi inceledikten sonra tekrar görüşlerimizi iletiriz ama kapak düzeniyle, logosuyla, kapak esprisiyle bizde henüz yeni bir soluk ve yeni bir heyecan yaratmadığını da söylemek isteriz...

-------------------------------------------------------------

HASLET SOYÖZ FUTBOLUN
KÜRESEL KRİZİNİ ÇİZİYOR

Haslet Soyöz 24 Ekim 2008 tarihinde Milliyet'te yayınlanan karikatüründe bu ülkenin dokunulmazlarından Fatih Terim'i çizmiş. Siz bu ülkede dokunulmazlık zırhı sadece politikacılarda mı zannediyorsunuz? Belçika ve Estonya maçları çok başarılı bulunmuş olacak ki sinir küpü teknik direktörün maaşı yılda 3 milyon 120 bin liraya çıkartılmış. Yani ayda 260 milyar lira demek bu...Tebrikler Fatih bey... Götürün, yakışır!.. Hem götürün hem de bizde sinir, asap filan bırakmayın. Bizi daha da gerin. Çoğu insanın ayda 260 liralarla yaşamaya çalıştığı bir ülkeye 260 milyar maaşınız pek yakıştı!.. Ülkenin gerçek küresel krizi olarak kutlarız sizi...


23 Ekim 2008 Perşembe

TÜRBAN İÇİN
GEREKÇELİ KARARDIR!


Anayasa Mahkemesinin türbana hayır demesinin gerekçeli kararını açıkladığı gün bu fotoğraf elimize geçti. Başlarını örtmekten kafaları yeterince güneş alamayan kızlarımız son dönemde kafayı hepten yiyerek buna benzer görüntülerle ortalarda dolanmaya başladılar Kimisi saçını türbanla örtüp, ayağına en pavyonunundan file çorap giyiyor, kimisi de burada görüldüğü üzere türban altında popoyu tabak halinde açan g-string donu tercih ediyor. Altı kaval üstü Şişhane bir durum bu ülkeye aslında çok yakışıyor. Altı Kasımpaşa, üstü Şişhane dersek semt olarak da uygun düşebilir. İçkiye gelince ülkede alkollü mekan bırakmayanlar, iş kendi dindarlıklarına gelince başlarını örtüp, başka yerlerini açar bir şaşkınlık içindeler. Kafayı yiyenlerin ülkesi Türkiye de dincisi de, dindarı da, dinsizi de kafayı yemiş bir halde olduğundan koca ülke giderek büsbüyük bir tımarhane halini alıyor. Ergenekon davası için mahkeme salonu nasıl küçük geldiyse, kafayı yiyen Türkler için açılacak akıl hastaneleri de yeterli gelmeyecek bu ülkeye. Ne de olsa contayı sıyıran sıyırana!!!

ZAFER TEMOÇİN ÇİZİYOR
Zafer Temoçin'in 23 Ekim 2008 Perşembe günü Cumhuriyet'te yayınlanan karikatürü mülkün temeline açıklık getiriyor!..

22 Ekim 2008 Çarşamba

VAHİT AKÇA ÇİZİYOR...

ERCAN AKYOL
DAĞLARCA'NIN
ANISINA ÇİZDİ...

Ercan Akyol 22 Ekim 2008 Çarşamba günü Milliyet'te yayınlanan karikatürüyle, Pazartesi günü defnedilen büyük ozan Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı anıyor...

PENGUEN DERGİSİ KAPAĞINDA
KIZGINLAR KÜRSÜSÜ
Penguen Mizah Dergisinin 23 Ekim 2008 tarihinde piyasaya çıkan sayısının kapağında kızgınlar kürsüsü yer alıyor...
-----------------------------------------------------
İ. BÜLENT ÇELİK ÇİZİYOR

İ. Bülent Çelik'in 21 Ekim 2008'de Vatan gazetesinde yayınlanan Ergenekon mahkemesi karikatürü...

21 Ekim 2008 Salı

Bu kez Başbakan kazandı!

LEMAN DERGİSİ

ERDOĞAN'A

TAZMİNAT

ÖDEYECEK

Karikatürcülere ve mizah dergilerine dava üstüne dava açarak adeta soluk aldırmayan Başbakan Tayyip Erdoğan bu kez bir davayı kazandı... Anadolu Ajansının haberine göre; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yayımladıkları fotomontaj bir fotoğraf ile “kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu” gerekçesiyle açtığı davada, Leman dergisinden, 4 bin YTL manevi tazminat kazandı. Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davanın karar duruşmasına, Başbakan Erdoğan'ın avukatı Muammer Cemaloğlu ile Leman dergisinin avukatı İsmail Atak katıldı. Erdoğan'ın avukatı Cemaloğlu davanın kabul edilmesini, avukat Atak da davanın reddini istedi.Yargıç Yaşar Eren, Leman dergisinin, Başbakan Erdoğan'a yasal faiziyle birlikte 4 bin YTL manevi tazminat ödemesine karar verdi.

Davanın dilekçesinde, Leman dergisinin 30 Ocak 2008 tarihli nüshasının kapağında yayımlanan fotoğrafın, Erdoğan'a ait gerçek bir fotoğraf olmadığı ve fotomantaj olduğu belirtilmişti. Dilekçede, “Resmin ifade ettiği anlam, toplumun sıradan bir kişiden dahi beklemeyeceği bir görüntüyü, hareketi ifade etmektedir. Kamuoyunun gözü önünde olan ve tanınan Erdoğan'a ait bu görüntü kişilik değerlerine ağır bir saldırıdır. Bu çirkin görüntünün, davacı Erdoğan'a aitmiş gibi yayımlanması, basın özgürlüğü değil, Erdoğan'ı zararlandırmayı amaçlamaktadır” denilmişti.

Dava konusu yayının haksız ve hukuka aykırı olduğu kaydedilen dilekçede, söz konusu resmin altında yer alan uygunsuz ve çirkin hareketin çiziminin de Başbakan Erdoğan'a yönelik ağır bir hakaret olduğu ifade edilmişti. Davalının, eleştiri ve ifade özgürlüğü hak ve görev sınırlarını aştığı ifade edilen dilekçede, Leman dergisinden, yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte 20 bin YTL manevi tazminat talep edilmişti. Yukarda dava konusu kapak görülüyor...

MUSA KART ÇİZİYOR
‘Evlilik yaşı 14’e indirilsin önerisi kabul edilirse bazı tecavüzcüler cezadan kurtulacak.

Musa Kart'ın 21 Ekim 2008 tarihinde Cumhuriyet'te yayınlanan karikatürü...

ERCAN AKYOL ÇİZİYOR

Ercan Akyol 21 Ekim 2008 Salı günü Milliyet'te çizdiği karikatürde "ERGENEKONDU" mahkemesini görüntülemiş adeta... "Yüzyılın Davası" diye insanlara gazlanan, baştan aşağı kötü bir senaryonun yakışacağı mahkeme de zaten böyle olurdu diyoruz. Yani tıpkı davası gibi hengame, curcuna, belediye otobüsü misali... Aslında Silivri'de daha uygun bir yer vardı bu mahkeme için. Bir çırpıda gazetelerin internet sitelerini bile kapatacak güce sahip olan Adnan Hoca'nın Silivri'deki sarayı... Yakışmaz mıydı?.. Hem daha çok insan sığardı. Hem sanıklar daha da yoğun bir baskı altına alınırdı... Ne dersiniz?.. Düşünmekte yarar var!!!