31 Ocak 2009 Cumartesi

ERCAN AKYOL ÇİZİYOR

Ercan Akyol'un 31 Ocak 2009'da Milliyet'te yayınlanan karikatürü...

MUSA KART ÇİZİYOR

Musa Kart'ın 31 Ocak 2009 tarihinde Cumhuriyet'te yayınlanan karikatürü...

30 Ocak 2009 Cuma

VAHİT AKÇA ÇİZİYOR

CİHAN DEMİRCİ ÇİZİYOR

Başbakan Davos'ta İsrail Cumhurbaşkanına kızarken aslında kendi kendini ele verdi... Zira; suçluluk psikolojisi içindeki insanların yüksek sesle, bağırarak konuştuğunu söyledi... Kendisinin bu ülkede olduğu zamanlarda yaptığı her konuşmada; sürekli olarak yüksek sesle bağırmasının azarlayarak konuşmasının nedenini de böylece kendi ağzından anlamış olduk!..

ALİ ULVİ USTAYI
11. ÖLÜM
YILDÖNÜMÜNDE
ANIYORUZ...

Onun 1998'de gidişiyle gazete karikatürcülüğünde "Birinci sayfa karikatürü"nün de tadı kalmadı. Aradan geçen 11 yılda, gazete karikatürcülüğüne kattıkları daha iyi anlaşılan Ali Ulvi Ersoy ustayı özlemle anıyoruz....


1924, Üsküdar doğumlu Ali Ulvi Ersoy, "50 Kuşağı" diye adlandırılan karikatürcüler kuşağının en önemli imzalarındandı. Geçtiğimiz yıl 10. Ölümyıldönümü nedeniyle İstanbul ve Eskişehir'de karikatür sergileri açılan Ali Ulvi Ersoy, öldüğü ana dek uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfa karikatürcülüğünü de yaptı. Ülkemizde "birinci sayfa" karikatürcülüğünün nasıl yapılacağının yıllarca adeta dersini verdi. Karikatürleri bugün olduğu gibi "vinyet" büyüklüğünde küçücük kullanılmadı. Onun 74 yaşında aramızdan ayrılmasıyla aslında gazete karikatürcülüğü de "birinci sayfa" anlamında ölümcül bir yara aldı. Günümüz gazeteleri birinci sayfada düzenli karikatür kullanmıyorlar. Büyük gazetelerden sadece Hürriyet zaman zaman Latif Demirci'nin karikatürlerini birinci sayfada kullanıyor ama bu durum Ali Ulvi Ersoy'un konumuyla denk düşmüyor ne yazık ki...

Ali Ulvi Ersoy, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nden diploma almadan ayrılmış, pek çok çizerin yaptığı gibi o da okulu yarım bırakmış. İlk karikatürü henüz 16 yaşındayken 'Çocuk Sesi' dergisinde yayınlannış. Aynı yıl 'Afacan' dergisi yarışmasında ödül kazanmış. 1941'de 'Arkadaş' dergisinde 10 lira maaşla çalışmaya başlayan Ali Ulvi Ersoy'un karikatürleri 1947-49 yıllarında 'Kahkaha' ve 'Mizah' dergilerinde yayınlanmış.

1950 yılında Cumhuriyet Gazetesi'ne giren Ali Ulvi Ersoy, Cumhuriyet'in yanısıra 'Kırkbir buçuk', 'Tef', 'Taş', 'Dolmuş', 'Yön' dergilerinde de çizdikten sonra 1957-1959 yıllarında bir Amerika macerası yaşamış ve orada film afişi ressamlığı yapmış. 1959'da ülkeye dönüşünden sonra tekrar Cumhuriyet'te çizmeye devam eden Ersoy, 30 Ocak 1998'deki ölümüne dek aynı gazetede çizdi... Büyük ustayı sevgi ve özlemle anıyoruz...

MİZAHHABER

İ. BÜLENT ÇELİK ÇİZİYOR

İ. Bülent Çelik'in 29 Ocak 2009'da Vatan gazetesinde yayınlanan karikatürü...

Kansu ve
Sayın’ın
kaleminden
‘Düz Çizgi’
sergisi...
“16. Adalet ve Demokrasi Haftası” etkinlikleri kapsamında, Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Işık Kansu ile gazetenin karikatürcülerinden Murat Sayın’ın “Düz Çizgi” adlı yazı ve karikatür sergisi, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) sergi salonunda başkentlilerle buluştu.

Serginin önceki gün akşam yapılan açılışına, Uğur Mumcu’nun eşi TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, kızı Özge Mumcu, Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, ressam Cemil Eren, Prof. Dr. Cevat Geray, emekli diplomat Daver Darende, Prof. Dr. Necdet Adabağ, Ankara Devlet Tiyatrosu (ADT) oyuncusu Şebnem Gürsoy ile çok sayıda davetli katıldı. Şevket Salcı’nın insan yaşamını konu edinen ve ahşaptan yapılan değişik yapıtlarının da yer aldığı sergide, Kansu’nun gazetemizde yayımlanan yazılarıyla Sayın’ın Kansu’nun yazıları doğrultusunda çizdiği karikatürler yer alıyor.

Işık Kansu, sergide yer alan yazı ve karikatürlerin, günümüz Türkiyesi’nin fotoğrafını yansıttığını dile getirdi. Serginin yitirdiğimiz gazetemiz yazarları Uğur Mumcu ve Prof. Dr. Muammer Aksoy’a adandığını vurgulayan Kansu, “Sanat, tarih boyu siyasetten soyutlanmamıştır. Çünkü sanat yaşanılanı yoğurur. Bu nedenle sanatı başka bir şeymiş gibi algılamak yanlıştır. Biz de bu sergide bunu anlatmaya çalıştık. Bu sergide salt duygular yok, yaşanılanlar var” dedi. Karikatürist Murat Sayın ise, günümüz Türkiyesi’nde karikatür sanatının önemini yitirdiğine dikkat çekerek, “Karikatür sanatı artık korkan bir eleştiri sanatı olmaya başladı. Karikatür önce korkuyor, sonra eleştiriyor. Bugün ne yazık ki Türkiye’de gerçek anlamda var olan karikatür sanatçılarının sayısı da gitgide azalıyor” görüşünü dile getirdi. Sergi, 12 Şubat tarihine dek um:ag sergi salonunda görülebilecek.

(Haber: Cumhuriyet 30-0cak 2009)

29 Ocak 2009 Perşembe

HİLE-HURDA DOLU
SEÇİME 2 AY KALDI!
Hile-hurda dolu bir seçime fütursuzca giden akla ziyan bir ülke... Bugün 29 Ocak 2009... Yerel seçimlere tam 2 ay kaldı...2007 Temmuz'undan bu yana artan ne menem olduğu anlaşılmaz 6 milyon yeni seçmenle, bir evde yüzlerce seçmenin gözüktüğü, mezardaki ölülerin, hatta son olarak öğrendiğimize göre ahırlardaki hayvanların bile seçmen gözüktüğü bir "KARANLIK" seçimdir 2 ay sonra Türkiye'yi bekleyen... Bir mizah blogu yırtınıyor, kimin umurunda derseniz, en azından tarihin umurunda olacak. Tabii iş işten geçtikten sonra... Bu konuda yeterince ses vermeyen, tepki koymayan seçmenler de, sözde muhalefet partileri de tarih önünde SUÇLUDUR... İktidar güdümündeki Yüksek Seçim Kurulu, onca seçim hile-hurdasını öylece tiyatro oyunu gibi izlemekte... MİZAHHABER kararlı, 2 ay boyunca sonuçları şimdiden şaibeli olacak bu seçimlere mizah yoluyla dikkat çekmeye devam edeceğiz... Karikatürlerimiz, yazılarımız, haberlerimiz önümüzdeki 2 ay boyunca seçim ağırlıklı olacak... Seçmeni kütük yerine koyan seçime de, kendini kütük yerine koyduran seçmene de hayır! Oyunu kullan ama sandığına da sahip çık!!!!

BEDAVA
KÖMÜRDEKİ
ZEHİR!

Yaklaşan yerel seçimlerde oy kapmak için Ampül partisinin babasının malı gibi bedava dağıttığı kömürlerin kükürt ve arsenik oranı açısından zehir boyutlarında olduğu anlaşıldı. AKP oy alacak diye biz vatandaşlar ZEHİRLENİYORUZ!Bedava kömürle alacakları oylar onlara ZEHİR-ZIKKIM olur inşallah! Anlaşılan bunlar bizleri de öldürüp daha sonra "seçmen" gösterecek, bu sayede ölümüzden de sahte yolla oy kapacaklar. Bunlara hala oy veren cahil halk kendi mezarını kazıyor aslında... ÖMÜR'ler gidiyor, KÖMÜR uğruna!!!

Birol Atakan
----------------------------------------------------------
ERCAN AKYOL ÇİZİYOR
29 Ocak 2009 (MİLLİYET)
-------------------------------------------------

UĞUR PAMUK ÇİZİYOR

TAYFUR ŞAPOLYO ÇİZİYOR


ERTEKİN KÖSE YAZIYOR:
Eşek seçmen!

Dün televizyonda gördüm... Ölü seçmenler, bir evde 85 seçmen yazılması filan derken en son bir ahırı da seçmen var diye yazmışlar... Ahırda danalar ve bir eşek vardı. O eşeğe bakınca aslında ben bir insan gördüm. Her seçimde yanlış insanlara oy veren bir insan vardı o eşeğin yüzünde. O eşek aslında gerçek seçmen diye düşündüm. O ahırdaki eşek ile, oy veren seçmen arasında bir fark görebiliyor musunuz, ben göremiyorum, asıl sorun da bu olsa gerek. Yakında büyük bir koyun sürüsünün de seçmen yazılması haberini bekliyorum televizyonlarda, bu haber bu ülkeye daha da yakışır...


28 Ocak 2009 Çarşamba

ÖKÜZ NE DİYOLOGLARI

- Duydun mu bilader, sonunda şu "Yeşil" denen karanlık zatın da adı muhtarlıktaki seçmen listesinde çıkmış... Her türlü karanlık işe karıştırılan bu "Yeşil" öldü mü, yaşıyor mu yıllardır bilinemiyordu malum...

- Abicim bu haberden anladığımız şu ki demek ki bu adam yaşamıyormuş, yani ölüymüş... Neden böyle dedim dersen... Eee biliyorsun ki artık bu ülkenin seçmen listelerinde daha çok ölülerin adları yazılı oluyor!

(ÖKÜZ NE DİYOLOGLARI BUGÜN "SEÇMENİ KÜTÜK YERİNE KOYAN SEÇİME HAYIR" KAMPANYASINA ADANMIŞTIR!..)

ERCAN AKYOL ÇİZİYOR

Ercan Akyol'un 28 Ocak 2009 tarihinde Milliyet'te yayınlanan karikatürü, aslında 2 yıl kadar önce gene aynı sütunda çıkmış bir karikatürü... Ercan Akyol, pek çok kez çıkan karikatürcü öngörüsünün doğruluğunu kanıtlamak için bu karaikatürü tekrar kullanmış...

İ. BÜLENT ÇELİK ÇİZİYOR

İ. Bülent Çelik'in Vatan gazetesinde (27-01-2009) yayınlanan karikatürü...

27 Ocak 2009 Salı

Başbakan'dan Nuri
Kurtcebe'ye dava!

KARİKATÜRE
TAHAMMÜLSÜZLÜK
SÜRÜYOR

Cumhuriyet gazetesi çizeri Osman Nuri Kurtcebe’ye çizdiği bir karikatür nedeniyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “basın yoluyla hakaret” ettiği iddiasıyla açılan dava başladı.

Nuri Kurtcebe geçtiğimiz günlerde Adana'da aldığı "Onur Ödülü" töreninde yaptığı konuşma sırasında görülüyor... (FOTO: MİZAHHABER)

Cumhuriyet gazetesinin 25 Ocak 2009 tarihinde verdiği habere göre, geçtiğimiz günlerde Adana'daki "Çiçeği Burnunda Karikatürcüler Mizah Festivali"nde "Onur Ödülü" alan, yılların karikatürcüsü ve çizgi romancısı Nuri Kurtcebe hakkında, Başbakan tarafından açılan "karikatür"davasının görüşülmesine başlandı. Anlayacağınız zerre kadar eleştiriye açık olmayan Başbakanın karikatür davaları tam gaz sürüyor...

Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya sanık avukatı Bülent Utku ve müşteki avukatı Ece Harika Akyürek katıldı. Kurtcebe, mahkemede savunmasını yazılı olarak hazırladığını belirtti. Kurtcebe’nin okuduğu dilekçede, Mustafa Kemal Atatürk’e, onun kurduğu Cumhuriyet’e ve Cumhuriyet’in kazanımlarına karşı dış ve iç saldırıların yoğunlaştığı tehlikeli bir süreçten geçildiği belirtildi. “Mizahın önemli bir dalı olan karikatürün görevi muhalefettir ve amacı insanları güldürerek düşündürmektir” ifadesinin yer aldığı dilekçede, “Benim de bu amaçla çizdiğim bu karikatür Atatürk’e ve Cumhuriyet’e karşı söylenmiş olumsuz sözleri güldürme yoluyla eleştirmekten ibarettir. Halk arasında eşek komik, sevimli ve insanları güldüren bir hayvan olduğu için eşekleri konuşturup okuyucuyu güldürerek düşündürmeyi amaçladım. Karikatürde konuşanlar insanlar değildir. Ve yüzleri hiçbir kişiye benzememiştir. Sadece başkalarının sözlerini kendi sözleriymiş gibi söylemişlerdir. Bu sözleri kendi üstüne alınarak karikatürün ana temasını kendi üstüne çakıştırmayı düşünmek ve bu yüzden suç işlendiğini iddia etmek olanaklı değildir. Bu karikatürü Başbakan’a hakaret etmek için çizmedim. Beraatımı isterim” denildi.

‘Görüşler eleştirildi, Erdoğan değil’

Sanık avukatı Utku da söz konusu karikatürde Başbakan’ın isminin yer almadığını vurgulayarak “Karikatürde konuşma bağlamında tam altı ayrı görüşe yer verilmiştir. Bu görüş toplumda birçok kişiye aittir. Karikatürde genel olarak bu görüşlerin eleştirisi yapılmıştır. Herhangi bir kişinin bu görüş bana ait diyerek dolayısıyla bu hakaret bana yapılmıştır mantığıyla şikâyetçi olması yerinde değildir. Suçun unsurları oluşmamıştır” dedi.

Müşteki avukatı Akyürek ise eleştiri ve ifade özgürlüğünün sınırlarının aşıldığını iddia ederek şikâyetçi olduklarını yineledi. İddia makamı esas hakkındaki mütalaasında söz konusu suçun unsurlarının oluştuğunu belirterek Kurtcebe’nin cezalandırılmasını talep etti. Duruşma ertelendi. (Cumhuriyet 25/1/2009)

Görüldüğü gibi ülkenin onca sorunu dağ gibi yığılmışken, Başbakan karikatürcülerle uğraşmaya, onları dava etmeye tüm hızıyla devam ediyor. Açık olan şu ki; bu ülkede artık "muhalif" ses istenmiyor... Başbakanın, ardı ardına açtığı davalarla ülkenin tarihine "karikatürcülere en çok dava açan başbakan" olarak şimdiden geçtiğini bir kez daha belirtelim...

26 Ocak 2009 Pazartesi

ERCAN AKYOL ÇİZİYOR


Ercan Akyol'un 25 Ocak 2009'da Milliyet'te yayınlanan karikatürü...

MEDYAKUP
YAZIYOR...
KURTLAR
VADİSİ'NDEN
ZARARINA
SATIŞLAR!!!
Ülkede müthiş bir "senaryo patlaması" dönemi yaşıyor... AKP elinde oyuncak haline gelen ülkede son dönemde herkes senarist kesildi!.. Senaryo yazmak için herhangi bir yetenek gerekmiyor ne de olsa bu ülkede... Kimi hayali senaryolar yaratarak davaları istediği yönlendirebiliyor. Kimi oturduğu yerden komplo teorisi senaryoları sallayarak senaristlik özlemini gideriyor...
Bu halkaya Kurtlar Vadisi gibi ülkeye son yıllarda en fazla zarar vermiş bir dizi de oynadıktan sonra kendini "senarist" zanneden bir oyuncu da katıldı geçende. Gazeteler kendisine bu dizideki rolünü anımsatarak "DENSİZ KURT" dediler... Oysa onun yaptığı kurtluktan çok hırtlık gibiydi...Bir televizyon programında aniden senaristiliği tutan ama bunu gerçekten olmuş gibi anlatan Atilla Olgaç isimli kendini bilmez oyuncu ortalığı öyle bir karıştırdı ki, şimdi yıllarca uğraşsan düzeltemezsin.
1974'teki Kıbrıs harekatı sırasında, elleri bağlı esir Rum askeri nasıl öldürdüğünü, üzerine 10 kişiyi daha öldürdüğünü anlatan zat-ı Hırt bey, daha sonra çark ederek bunun kafasındaki bir senaryo olduğunu söyledi. Ne güzel di mi?.. O da kafasındaki senaryoyu bize "GERÇEK" gibi YUTTURMUŞTU!!!! Şu aralar herkesin özellikle de iktidarın elindeki gücü kullanarak yaptığı gibi...
Bu durum aslında bizi hiç şaşırtmadı. Çünkü bu zatın oynadığı "KURTLAR VADİSİ" adlı dizide de hayali senaryolar, hayatın gerçekleriyle bir güzel karıştırılmış ve daha psikopat bir toplum yaratılması için epeyce çaba sarfedilmişti. Bu dizinin verdiği zararlara bu zatın son zararı da eklenmiş oldu sadece.
Beyler, Cihan Demirci'nin yıllar önce yazdığı bir cümleyi bugün herkes kullanır oldu. O demişti ki; "Bu ülkede insanlar dizileri gerçek, gerçekleri dizi olarak seyrediyor, o yüzden bu ülkede dizi yapmak tehlikelidir, iyi niyet ister, niyetiniz iyi değilse siz isterseniz bir diziyle bu toplumu rahatlıkla dinamitleyebilir, yok edebilirsiniz."
Mizahçıların dedikleri Sosyologları hep solladığı için bu öngörüyü şimdi herkes sahipleniyor. Yani bundan en az 15 yıl kadar önce söylenen bir söz bugün o kadar yerine oturdu ki... Bu halk dizileri gerçek, gerçekleri dizi gibi izlediğinden, dizilerde oynayan oyuncular da dizi senaryolarını gerçek gibi anlatabiliyor büyük bir pişkinlikle...
Bir toplum bu kadar yamulur, bu kadar rezilleşir, bu kadar dibe batarsa olacağı budur. Sonuçta bu yamulma sayesinde para kazanan, zengin olan, bundan rant elde edenler bu kadar çok oldukça siz daha ne falsolar, ne densizlikler göreceksiniz, bunlar ne ki, bakın şuraya yazıyorum, daha çooook senaryo atılacak bu ülkede ortaya, çünkü gerçekleri dizi film, dizi filmleri e gerçek sanan bir halk var karşımızda kardeşim, boru değil bu halk, halk...
Bir dakika ya, Yoksa boru mu bu????
YAKUP YAZICI

25 Ocak 2009 Pazar

"KENDİNİ KÜTÜK
YERİNE KOYDURAN
SEÇMENE DE
HAYIR!"

Karikatürcülüğünü Vatan gazetesinde sürdüren, çizgileriyle Mizahhaber'e sıkça destek veren İ. Bülent Çelik arkadaşımız "Seçmeni Kütük Yerine Koyan Seçime Hayır" kampanyamıza yazı ve karikatür iletirken bu kampanyanın alt başlığı olarak yukardaki cümleyi önermiş... Haklı... Zaten bizim başlığımızın devamında gideceğiniz yer; kendini "kütük" yerine koyduran seçmene olan tepkidir. Belki de 86 yıllık tarihinin en karanlık seçimine giden Türkiye, bu seçimlerden sonrasında, bugünleri bile aratacak bambaşka bir yapıya dönüşebilir... Kampanyamız bugün; İ. Bülent Çelik'in mektubu, 2 karikatürü ve Uğur Pamuk'un bir karikatürüyle sürüyor... Devamı da gelecek... Hala bu ülkenin sorunlarını kaleminde yüreğinde hissedebilen, "Tırsaklar-Mırsaklar" gibi belediyelerin yarışmalarından alacakları para ödüllerinden öte "karikatür" ve "ülke" adına hala dertleri olan KARİKATÜRCÜLERİ-MİZAHÇILARI, bu kampanyaya ürünleriyle katılmaya, ses vermeye bir kez daha davet ediyoruz...

İ. BÜLENT ÇELİK ÇİZİYOR

Bakın İ. Bülent Çelik neler diyor mektubunda: "Ne yazik ki, secmen kütükleri MERNİS Projesi uyarınca "teknolojik" usüllerle oluşturulmaya başlanalı beri şaibelerin de onu arkası kesilmedi. Halbuki teknoloji matematiktir. Tahmin, tezvirat kaldırmaz! Öyle mi böyle mi tereddütü içermez değil mi?..Oysa ne oldu?.. -Hani ben günahlarini almayayım ama-, Okyanusun öteki tarafindan getirtildigi soylenen yazılımlar kullanılarak teknolojik usüllerle belirlenen seçmen veritabani ciheti hükümetin eline gecti geçeli 80 yıllık bildik seçim işlerine bi haller oldu...

Bir bakıyorsun 5 milyon seçmen fazla, bir bakıyorsun 4 milyon seçmen az. Bir bakıyorsun beldeler ilçeler birbirine bağlanıyor, kaldırılıyor, indiriliyor, bir bakıyorsun hakkın rahmetine ermiş yedi ceddimiz seçmen olarak dirilip kürre-i arza avdet ediyor..

Eskiden bilemedin üç-beş çöplükten birkaç bin oy çıkardı en fazla. Şimdi ne olup bittiğini bile bilmiyoruz!..Hitini yüksek göstermek isteyen kolpacı portal kodörlerinin ziyaretçi loglarını abuze ettigi gibi, secim sonuclarının da abuze edilip edilmediği konusunda kimsenin bir fikri yok.

Tek çare, "aklı başında herkesin, 'oy'unun peşine düşüp oyunu bozması" gibi görülüyor ama bu da yetmiyor. Çünkü sayım suyum bittikten sonra neler olup bittiğinden emin değiliz.Cok kızdığımız, ruhumuzu örseleyen parmak boyamayı bile ister hale geldik. Değil parmağımıza, boyayı alnımıza sürdürmeye razı hale geldik neredeyse!.

Yahu, böyle şüphelerle demokrasi olur mu kardeşim?!
Bu nedenle açtığınız bu kampanyanın önemi çok büyük. Benzerlerinin de hızla açılması gerek. Görülüyor ki kendini kütük yerine koydurmamak kadar "Kendi kendini kütük yerine koymamak" da gerekiyor.

Sadece kütüklere kaydolmak yetmiyor. Oy kullanmak, Sandık sayımlarını takip etmek, merkeze doğru bildirilmesini sağlamak yetmiyor. Secim sonuçlarını belirleyen, harmanlayan ilan eden yazılımların güvenli olduğu ve "gudik"lenmediği konusunda da ikna edilmemiz gerekiyor.

Gönül rahatlığı ile "Ben kaniyim!" diyen var mı?.

Sevgi ve selamlarımla..."


UĞUR PAMUK ÇİZİYOR
ALİ ŞUR ÇİZİYOR

24 Ocak 2009 Cumartesi

HÜRRİYET GAZETESİ
KURUCUSU
SEDAT SİMAVİ'NİN
ADINI LOGOSUNDAN
ÇIKARDI!..
Bu ülke medya ayıpları ülkesi... Kimi yandaş-yalaka medya sırtını iktidara dayamış, Ergenekon adlı akla ziyan davadan kimlerin içeri alınacağının toto'sunu oynarken, diğer yanda gibi duranlar da boş durmuyorlar... Hürriyet gazetesi 23 Ocak 2009 Cuma gününden itibaren gazete başlığının altından kurucusu Sedat Simavi'nin adını çıkarttı ve yerine internet sitesinin adresini koydu... Buradan atılan "Sedat Simavi" ismi, gazetenin iç sayfalarındaki künyesinin en altında, en görünmez yere kondu. "Sedat Simavi" gibi çok büyük bir değerin adının toptan silinme operasyonunun son ayağı oldu aslında bu hareket...

Dünkü Hürriyet'in logosundaki değişikliğin farkına varıp MİZAHHABER'de haber yapmak için sıraya koymuştuk ki, blogumuza katkılarını ilk günden beri sürdüren karikatürcü arkadaşımız Mustafa Bilgin'in mailini aldık... Şöyle diyordu Mustafa Bilgin arkadaşımız mailinde: "Sedat Simavi.. Karikatür tarihimizde önemli ve onurlu bir yere sahip olan bu kimligin anısına saygı olarak yapılan uluslararası karikatür yarısmasının ismini degistirip "Aydin Dogan" karikatür yarismasi yaptılar önce, simdi de ismini logo'dan cikarttilar.Güç'ün vefa, saygi, değerbilirlik gibi hasletlerden degil, paranin fazlaligindan geldigi bir çağa taniklik ediyoruz çünkü..."

Gerçekten de SEDAT SİMAVİ, bu ülkenin yayıncılık tarihinin yüz akı, öncü bir isimdir... Biz mizahçılar için en önemli özelliği, onun öncelikle "karikatürcü" olmasıdır. Karikatürcülüğünün üzerine yayıncılık tarihimizde pek çok dergi ve gazete türünün öncü ismi olmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında "Aydede" adlı mizah dergisi Osmanlı'yı yani İstanbul hükümetini desteklerken, o "Güleryüz" adlı mizah dergisiyle Mustafa Kemal'in yani Ankara hükümetinin yanında yer almıştır. Pek çok mizah dergisi, kadın dergisi, magazin dergisi yayınladıktan sonra 1948'de Hürriyet gazetesini kurmuştur. Hürriyet'i yıllar önce satın alan şu anki sahibi Aydın Doğan, "Sedat Simavi" adına yıllarca düzenlenen karikatür yarışmasının adını değiştirerek, "Aydın Doğan Karikatür Yarışması"na çevirmişti. Pek çok "usta" karikatürcü bu tavra zerre kadar sesini çıkarmadan bu yarışmada jüri üyeliği bile yaptı ve yapıyor ne acı ki... Sedat Simavi'nin gazeteciliğe-yayıncılığa getirdikleri oğlu Erol Simavi zamanında bir mirasyedi gibi zaten silinmeye başlamıştı. Ama onun adını taşıyan bir yarışmanın adını silenler, son olarak 23 Ocak 2009 günü, son aşamaya da gelerek gazete başlığının altındaki ismini de sildiler... Ama onun basın tarihimize kazıdığı öncülüklerin, cesaretin, atılımın izlerini kolay kolay silemeyecekler.

Aralarına girmeye çalıştığınız, kapılarına adeta omuz attığınız o "ileri" ülkelerde insanlar bir kurumu satın aldılar diye kendilerinden öncekilerin adlarını silmiyor, tam tersine onların adlarını yaşatıyor, onlara daha fazla sahip çıkıyorlar, böylece kendi adları daha da büyüyor... Ama bizim "Alaturka" ülkemizin medya patronluğu da işte bu kadar oluyor... Benden sonra tufan ülkesi burası... Sil gitsin... Eğer gene Sedat Simavi'nin bizzat kurduğu "Gazeteciler Cemiyeti" de olmasa, onun adını taşıyan herhangi birşey kalmayacak bu ülkede... Ama bu zihniyet gün gelir, işi iktidara da bırakmadan ordaki adını da siler elbet...

Sevgili Sedat Simavi; biz bir avuç "değer bilir" ve "deli" mizahçı-karikatürcü takımı, tüm silmelere-görmezden gelmelere inat, senin adını, elimizden-internetimizden geldiği kadar yaşatacağız...

UĞUR MUMCU gibi bir büyük değerin katledilişinin 16. yıldönümünde şu uğraştığımız işe bakın... Zaten aramızdan gitmiş, yok olmuş değerlerini hergün bir şekilde yeniden öldüren bu "ucuz insan pazarı" ülkeye yazıklar olsun!!!!!

CİHAN DEMİRCİ

-------------------------------------------------------

SEDAT SİMAVİ KİMDİR? (Oku öğren!)


Sedat Simavi 1896’da İstanbul’da doğdu. Babası Samsun mutasarrıfı Hamdi bey'di. Anne tarafından dedesi eski sadrazamlardan Saffet Paşa'dır. Orta ve lise tahsilini Kadıköydeki Saint Joseph Fransız okulu ile Galatasaray Lisesinde yaptı. 1912’de Galatasaray Lisesini bitirdi. Ayrıca Galatasaray Lisesinde tarih öğretmenliğinde bulundu. Bu kısa hizmetten sonra yazı hayatına atıldı.

İnci, Diken, Karikatür gibi mizah dergileri yayınladı. 1916’da haftalık olarak yayımlamaya başladığı Hande dergisiyle basın hayatına başladı. 1917’de Pencere ve Casus isimli Türk sinemasındaki ilk konulu Türk filmlerini yönetti. 1920’de Dersaadet adıyla günlük bir gazete çıkardı; Kurtuluş Savaşı yıllarında yayınladığı Güleryüz isimli mizah dergisiyle Kuvayi Milliyecileri destekledi. 1921-1930 yılları arasında Hanım, Hacıyatmaz, Yıldız, Meraklı Gazeteci, Yeni Kitap, Arkadaş gibi çok sayıda dergi yayımladı. 1933’te çıkardığı haftalık Yedigün ve 1935’te devraldığı Karagöz isimli dergilerin yayımını uzun yıllar sürdürdü. 1946’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı ve 1949’a kadar başkanlığını yürüttü.1 Mayıs 1948’de Hürriyet gazetesini kurdu ve baş yazarlığını yaptığı bu gazeteyi Türkiye’nin en çok okunan gazetesi durumuna getirdi. Mizah alanında da eserler veren Simavi’nin Yeni Zenginler (1918) ve Kadınlar Saltanatı (1920) isimli karikatür albümleri vardır.Sedat Simavi devrinin en ünlü haftalık dergisi olan Yedigün'ü çıkarmış , böylece Türk basın hayatına mecmuacılıkta büyük yenilikler getirmiştir. Ayrıca Hürriyet gazetesini kurarak basın hayatında ileri bir hamle sağladı.Hayatının sonuna kadar da gazeteci olarak "Hürriyet"te başmakaleler yazdı. Sedat Simavi'nin gazetecilik dışında da çeşitli eserleri vardır; Fuji-Yama adıyla bir roman, Ceza ve Hürriyet Apartmanı adıyla 2 piyes yazmıştır.Hürriyet Apartmanı 1945'te filme de çekilmiş.Talat Artemel başrolünü oynamıştır. Sedat Semavi 11 Aralık 1953’te, henüz 57 yaşındayken İstanbul’da öldü.

23 Ocak 2009 Cuma

YÜREKLİ GAZETECİ
UĞUR MUMCU'YU
ANIYORUZ....

Bu ülkenin yok edildiğinden beri yerine bir daha benzerini bile koyamadığı, yürekli gazeteci Uğur Mumcu katledileli tam 16 yıl geçti... 24 Ocak 1993'te onu arabasına koydukları bombayla yok edenler bugün 2009 Türkiye'sini tamamıyla ellerinde tutuyorlar...



Yukardaki gazete küpürlü Uğur Mumcu karikatürünü, Uğur Mumcu, katledilme haberini aldıktan sonra çalıştığım mizah dergisinde çizmiştim... 1993 yılından kalma bir çizgi... Aradan tam 16 yıl geçti... Bu ülkeye düzgün, nitelikli, karakterli, donanımlı, yürekli, kısacası adam gibi adam yaramıyor. Bu ülke, karanlık güçlerin cirit attığı bir ülke... Bu tür "özel" insanları mutlaka bir şekilde yok ediyor. Ya bombayla, ya silahla, ya içeri atarak, ya işsiz bırakıp süründürerek, ya önünü kesip bir köşeye atarak ama mutlaka yok ediyor, ortadan kaldırıyor... Doğruların peşinde koşan, yürekli gazeteci Uğur Mumcu da bombayla yok edilenlerden oldu bu kara tabloda... Onun araştırmacı gazeteciliğinin ortaya döktüğü kirli çamaşırlardan nasibini alan güçler, bir şekilde devreden çıkardılar bu cesur yürekli kalemi... O'nun yok oluşundan beri araştırmacı gazeteciliğin kimlerin eline kaldığına bir bakın, bugün geldiğimiz "rezilden öte" medya vaziyetini daha iyi anlayın... Uğur Mumcu gittiğinden beri, onun yeri de diğer pek çok önemli değer gibi "BOŞ" kalmıştır. Doldurulamamıştır. Bugün onun bıraktığı yerde, aynı bir gazetecilikten eser yok... Kendi gazetesi de dahil olmak üzere, onun yerine bir benzeri daha konulamadı. Bu da bu ülkenin aslında bu tür değerleri ne kadar "ZOR" yetiştirdiğinin acı bir göstergesidir. Bugün sen-ben-bizim yandaş oğlan'dan ibaret rezil ötesi bir medyanın eline kalan Türkiye, karanlık bir sona doğru dört nala koşturuyor. Sevgili Uğur Mumcu da, yok edilen pek çok önemli değer gibi bu ülkeye "lüks"tü... İnsan merak etmeden duramıyor, bugün yaşasaydı, şu akla ziyan, şu perişan ötesi "Ergenekon" safsatası üzerine ne kara-mizah yazıları döktürürdü kimbilir? Hem de öyle kıytırık, dandik belgelerle, poliste bile olmayan kayıtlarla değil, harbi belgeler eşliğinde... Muhalif kalemi her daim belgelerle konuştuğu için belki o da şu anda içeri alınanlardan biriydi... BİZE GAZETECİLİĞİN NASIL OLMASI GEREKTİĞİNİ GÖSTERDİĞİN VE GİDERKEN GERİDE BIRAKTIĞIN O MÜTHİŞ IŞIK İÇİN SENİ BİR KEZ DAHA SEVGİ VE ÖZLEMLE ANIYORUZ, ARIYORUZ...

Cihan Demirci

------------------------------------------------------------------
VAHİT AKÇA ÇİZİYOR:
"KEMAL HAKKINDA HERŞEY"

Vahit Akça arkadaşımız film afişine şu notu eklemiş: "MUSTAFA filmi çekildi... Ergenekon'a, krize ragmen tartışması hala gündemde.. Peki ya KEMAL? KEMAL'i bilmeyen var mı? 'KEMAL hakkında herşey' İstanbul'da 29 Mart'ta vizyona giriyor... Afişini 'basın sızdırmaları', 'telekulak' vs. her türlü yolu kullanarak binbir zorluklarla bulabildim. 'KEMAL hakkında herşey' yaşanmış gerçek olayları anlatıyor.. 'MUSTAFA'nın seveni, sevmeyeni oldu... KEMAL'in de öyledir kanımca... Ama ne olursa olsun yaptıklarını, karşıtları bile yabana atamıyor... Duyduk ki, İstanbul'a başkan olacakmış.. Valla seçim sloganı da 'yaptıklarım, yapacaklarımın teminatıdır.' olur herhal..."




ZAFER TEMOÇİN ÇİZİYOR


Zafer Temoçin'in 23 Ocak 2009'da Cumhuriyet'te yayınlanan karikatürü...

MISTIK
KARİKATÜR
SERGİSİ
24 OCAK'TA
AÇILIYOR...


Türk karikatürünün iz bırakmış ustalarından, 28 Mart 2000 tarihinde 70 yaşındayken yitirdiğimiz Mustafa Eremektar ya da karikatürde bilinen adıyla: "MISTIK", karikatürlerinden oluşan sergi 24 Ocak 2009 Cumartesi günü, Saraçhane'deki Karikatür ve Mizah Müzesinde saat:14'te açılıyor. Sergi 14 Şubat'a dek açık kalacak... (Müze Tel: 0212-521 12 64)

İ. BÜLENT ÇELİK ÇİZİYOR

İ. Bülent Çelik'in 23 Ocak 2009'da Vatan gazetesinde yayınlanan karikatürü...

Nedense hep "AKP'ye muhalif olanların" içeri alındığı, ne olduğu belirsiz akla ziyan bir davada, yandaş medyadaki köşe yazarlarının işaret ettikleri birer birer susturuluyor... Türkiye dinci bir Faşizm'le inim inim inim inlerken amaç sindirmek, korkutmak, iktidarı eleştirmekten başka bir suçları olmayan muhalif güçlerle, derin devletin kucağındaki Susurluk çetecilerini yanyana koyup yok etmek... Başarılı oldukları da "dalga" gibi ortada... Karikatürcü arkadaşlarımız bırakın bu davayla ilgili çizimi, "Seçmeni Kütük Yerine Koyan Seçime Hayır" kampanyamızla da pek ilgilenmediler... Ülkede istenen "yabancılaşma" gayet başarılı bir şekilde başarıldı... 12 Eylül 1980'le başlayan bir süreçte yaratılan gölgesinden korkan halka, kaleminden korkan yazar-çizer takımı da böylece eklenmiş oldu... Ülke sanki şurda 2 ay sonra hile-hurda dolu bir seçime gitmeyecek gibi mi gözüküyor acaba? Yaratılan korku toplumunun karikatürcüleri de doğal olarak etkilediği çok açık...

ÇİZER ARKADAŞLAR; Elden giden bizim ülkemiz, elden giden bizim hayatımızdır, bunu asla unutmayın! Muhalefetin bittiği yerin adı: DİKTATÖRLÜKTÜR... Muhalefetin bitirildiği yerde KARİKATÜR ve MİZAH da biter... Ortalık ya yalaka-yandaş "sahte mizahçı" takımına, ya da daha fazla maganda yaratma meraklısı sabun köpüğü, paragöz stand-up'çı şovmenlere kalır... Sadece İsrail'in Gazze'de yaptıklarını, Obama'ları çizerek kendinizi rahat hissediyorsanız diyeceğimiz birşey yok... Yarışma karikatürlerinde yaşanan "benzer" karikatür sorununu en önemli sorunumuz olarak algılamak, koca bir Cumhuriyet elden giderken size yeterli geliyorsa gene diyeceğimiz birşey yok... Devam edin... Ama unutmayın burası hala TÜRKİYE ve burada da hala ÇİZECEK ÇOK ŞEY VAR!!!!!

MİZAHHABER

EMRE YILMAZ ÇİZİYOR

22 Ocak 2009 Perşembe

VAHİT AKÇA ÇİZİYOR


GELEN VE GİDEN...

ÇİZGİ ROMAN ATÖLYESİ
ESKİŞEHİR'DE...

Eskişehir'de düzenlenen "Evimiz Dünya Çocuk Festivali" 26 Ocak'ta başlıyor. 27 Ocak 2009 Salı günü ise; ÇROP Çocuklarla "Çizgi Roman Yapalım" Atölyesi bu festival içersinde çizgi roman sanatını çocuklara uygulamalı olarak gösterecek.

Eskişehir Gelişim Vakfı ve Birlikte Eğitim Kültür Derneği tarafından ortaklaşa tertiplenecek "Evimiz Dünya" konulu Çocuk Festivali, 26 Ocak'ta başlayıp 6 Şubat'a dek sürecek. "Evimiz Dünya" "dünya vatandaşı olmak" , "Nasıl bir dünya istiyoruz" bu festivalin başlıkları arasında yer alıyor.

4 ilköğretim okulunun pilot okul seçildiği festivalde dünyanın farklı uygarlıklarının kültürleri tanıtılacak olan çocuklar, drama ile öyküler, çizgi roman, zeka oyunları, eğlenceli deneyler, seramik, resim, çalgı yapımı, drama ile matematik, ritim ve oyun atölyelerinde ürünlerini ortaya koyacak. ÇROP Çocuklarla "Çizgi Roman Yapalım" Atölyesini ÇROP Üyesi oyuncu-yazar Ümit Kireççi ile çizer-grafiker Necmi Yalçın birlikte açacaklardır.


ÇİZGİ ROMAN OKURLARI PLATFORMU (ÇROP)

http://cizgiromanokurlariplatformu.blogspot.com


ZAFER TEMOÇİN ÇİZİYOR

Zafer Temoçin'in 21 Ocak 2009'da Cumhuriyet'te yayınlanan karikatürü...

21 Ocak 2009 Çarşamba

ÇİÇEĞİ BURNUNDA
KARİKATÜRCÜLER
BULUŞMASINDAN
BİR TOPLU İMZA ANISI...

17 Ocak 2009 Cumartesi günü Adana'da, "Çiçeği Burnunda Karikatürcüler Mizah Festivali"nde biraraya gelen yolu Gırgır'dan geçmiş çizerler, kebapçıda bir yandan kebaplarını yerken bir yandan da arkalarında bu imzaları bıraktılar... Adana'da çocuklar gibi şen anlar geçiren, ya da henüz bu anı yaşayamayıp bu tabloya ilerde katılacak tüm "Çiçeği Burnunda" arkadaşlara MİZAHHABER'den mizah dolusu sevgilerle...

19 Ocak 2009 Pazartesi

ÇİÇEĞİ BURNUNDA
KARİKATÜRCÜLER
ADANA’DA
BULUŞTU!

Adana'daki 2. Çukurova Kitap Fuarı kapsamında düzenlenen "Çiçeği Burnunda Karikatürcüler Festivali" Gırgır'dan yetişmiş, yolu Gırgır'dan geçmiş karikatürcüleri biraraya getirdi. Festival kapsamında 16 ve 17 Ocak 2009'da; Gani Müjde, Mustafa Öncül, Cihan Demirci, Korhan Atay, Figen K.Akşit, Metin Üstündağ, Sefa Sofuoğlu'nun söyleşileri vardı. Gırgır'ın ilk çizerlerinden Nuri Kurtcebe'nin "Onur Ödülü" aldığı festivalde, 17 Ocak Cumartesi günü, "Çiçeği Burnunda Karikatürcüler" buluştular ve Gırgır'a ait anılarını anlattılar...

Gırgır başlarken, var olan çizerlerden, yılların ustası Nuri Kurtcebe onur ödülünü aldıktan sonra, festivale katılan "Çiçeği Burnunda" çizerlerle...


2. Çukurova Tüyap Kitap Fuarı kapsamında düzenlenen “Çiçeği Burnunda Karikatürcüler Festivali” 16 ve 17 Ocak 2009 tarihinde kitap fuarı içersindeki alanda düzenlenen çeşitli etkinliklerle gerçekleşti. İlk kez geçen yıl yapılan, Adana’lı iki karikatürcü; Mustafa Öncül ve Sefa Sofuoğlu’nun çabalarıyla gerçekleşen buluşma bu yıl küçük çaplı bir festivale dönüşmüştü. Dileriz bu anlamlı festival çapını daha da büyüterek, gelişerek sürer.

Festivalin "Onur Ödülü" sahibi Nuri Kurtcebe, Cihan Demirci ile birlikte...

Festivalin ilk söyleşisindeki konuşmacılar; Gani Müjde ve Mustafa Öncül...

Mizah Festivali, 16 Ocak Cuma günü, saat:13’te Gani Müjde ile Mustafa Öncül’ün katıldıkları “Bir Öğretmen Olarak Oğuz Aral” başlıklı söyleşiyle başladı. Gani Müjde, Oğuz Aral’ın ve Gırgır dergisinin hayatını ne denli değiştirdiğini, Oğuz Aral ve Gırgır olmasaydı, varoş mahallesinden çıkan biri olarak; Tozkoparan’da bira içen, kahvede okey oynayan biri olarak kalacağını belirtti ve Oğuz Aral’la yaşadıklarından kalan kimi anekdotları aktardı. Mustafa Öncül de, Adana’dan karikatür yollayan biri olarak, Oğuz Aral’ın kendilerine uzaktan da olsa ne denli sahip çıktığının altını çizdi.

Söyleşi sonunda soldan sağa; Abdülkadir Uslu, Cemil Açıkkol, Mustafa Öncül, Gani Müjde, Mehmet Selçuk ve önde çömelmiş; Cihan Demirci...

Cihan Demirci, "Mizah Dergiciliğimiz 140 Yaşında" başlıklı söyleşisinde...

Cihan Demirci, 140 yıllık dergi tarihimizi, 140 slaytla anlattığı, Gırgır ağırlıklı sunum sırasında...

Gani Müjde ile Mustafa Öncül'ün gerçekleştirdiği söyleşinin ardından 16.00-18.00 saatleri arasında, Cihan Demirci’nin 2009 yılı için özel olarak hazırladığı slayt sunumlu söyleşisi “Mizah Dergiciliğimiz 140 Yaşında” başladı. Cihan Demirci de, 140 slayttan oluşan sunumunda salonu dolduranları 1869’lardan günümüze yani 2009’a dek süren mizah dergiciliği tarihinde baskılarla, yasaklarla dolu olsa da bir o kadar da keyifli bir yolculuğa çıkardı. Festivalin anlamına uygun olarak, slayt sunumunda, pek çok kapak örneğiyle en ağırlıklı işlenen mizah dergisi tabii ki “Gırgır” dergisiydi.

"Çiçeği Burnunda" karikatürcüler, "Mizahın Abisi Oğuz Aral" söyleşisi sonunda, söyleşiyi gerçekleştiren Korhan Atay ve Figen K.Akşit'le...

17 Ocak Cumartesi günü gerçekleşen bir diğer söyleşi de Sefa Sofuoğlu ve Metin Üstündağ, Gırgır efsanesini anlattılar...

Festival, 17 Ocak Cumartesi günü, saat:13’te, “Mizahın Abisi Oğuz Aral” başlıklı söyleşiyle devam etti. Söyleşiye katılanlar bu isimde bir kitap yayınlayan iki gazeteci; Korhan Atay ve Figen Kumru Akşit’ti. Atay ve Akşit; Oğuz Aral’la ilgili yazdıkları kitabın güçlüklerini ve yazım maceralarını anlattılar. Bu söyleşinin ardından saat: 15’te Metin Üstündağ ve Sefa Sofuoğlu’nun “Mizah Dergiciliğinde Gırgır Devrimi” başlıklı söyleşisine geçildi. Metin Üstündağ, Oğuz Aral’ın ne denli önemli bir mizah dergisi yönetmeni olduğunu, ancak ondan ayrılıp da, kendi dergilerini çıkarmaya başladıklarında daha iyi anladıklarını belirtti. Sefa Sofuoğlu da Gırgır’ın karikatürcü yetiştirme konusundaki farkını, kendilerine kattıklarını anlattı.

İstanbul'dan, Ankara'dan, İzmir'den, Denizli'den, Mersin'den, Gaziantep'ten, Çorum'dan, Mudanya'dan bu festivale gelen "Çiçeği Burnunda" karikatürcüler Nuri Kurtcebe ile...

"Çiçeği Burnunda Karikatürcüler Buluşması"nın sürpriz konuklarından biri de, Gırgır'ın ilk yıllarının yazıişleri müdürü Turhan Günay oldu... Günay, Mustafa Öncül ve Güneri İçoğlu ile...

Nergis Kul anlatıyor, Güneri İçoğlu idare ediyor sağ köşede ise Salih Salı...

Mudanya'dan aramıza katılan Sait Oktay, Öncül ve İçoğlu'nun arasında Gırgır anılarını paylaşıyor...


Cihan Demirci de, Gırgır'a ilk gidiş öyküsünü ve 16 aylık bir mücadele sonunda çıkan karikatür macerasını anlatıyor...

Derken sahneye Nuri Kurtcebe çıkıyor, Gırgır'ın çıkış macerasını, ilk dönemler neler yaşandığını onun renkli anlatımından dinliyoruz...

Nuri Kurtcebe'ye festivalin "ONUR ÖDÜLÜ" verilmek üzere...

Nuri Kurtcebe, bu ödülü kendi adına değil, ancak Oğuz Aral adına alabileceğini söyleyip, duygulu bir konuşma yapıyor...

Onur ödüllü Nuri Kurtcebe usta, festival pastasını keserken...

Bu söyleşilerin ardından saat: 16.00-18.00 arası artık sahne, Adana’ya bu buluşma için gelen, bir zamanların “Çiçeği Burnunda” karikatürcülerinindi. Mustafa Öncül ve Güneri İçoğlu’nun sunumuyla gerçekleşen “Çiçeği Burnunda Karikatürcüler Buluşması” başlıklı söyleşide, 2 saat boyunca sahne alan; Nergis Kul, Salih Salı, Sait Oktay, Mustafa Yıldız, Bülent Okutan, Faruk Karaçay, Abdullah Yılmaz ve Cihan Demirci, Gırgır’a dair anılarını paylaştılar. Derken sahneye, Gırgır’ın ilk yazıişleri müdürü olan, halen Cumhuriyet-Kitap ekinin yayın yönetmenliğini yapan Turhan Günay çıktı. Turhan Günay da, Gırgır’ın çıkış öyküsünün pek bilinmeyen ayrıntıların aktardı salonu dolduranlara. Oğuz Aral’la komşu olarak ilginç bir şekilde tanışmasıyla başlayan bir serüvenin kendisini nasıl yazıişleri müdürü yaptığını anlattı.

NURİ KURTCEBE'YE ONUR ÖDÜLÜ

Festival, 17 Ocak Cumartesi akşamı, saat:18’de, Festivalin onur konuğu Nuri Kurtcebe’nin sahne almasıyla noktalandı. Sahnede, festivalin “onur konuğu” ödülünü alan, Gırgır’ın çıkışında var olan birkaç kişiden biri olan karikatür ve çizgi roman ustası Nuri Kurtcebe, her zaman ki gibi gene dokunaklı ve etkili bir konuşma yaparak, salonu dolduranlara; hem Gırgır’ı, hem Oğuz Aral’ı, hem de Adana’yı anlattı. Konuşmasını "Aslan Parçası" dediği Mustafa Kemal'le de taçlandırdı. Nuri Kurtcebe usta onur ödülünü alırken yaptığı bu konuşma, salonu dolduran konukların ve çiçeği burnunda karikatürcülerin gözlerini epeyce nemlendi doğrusu…


17 Ocak Cumartesi günü daha sonra; Adana kebaplarına geçildi ve ardından sazlı-sözlü, bol türkülü, bol şarkılı bir şekilde, çiçeği burnunda karikatürcülerin keyif dolu muhabbetleriyle gece noktalandı. Festivalde, 18 Ocak günü ise Güneri İçoğlu tarafından "Karikatür Eğitimi" verilirken, ayrıca ödüllü bir "Espri Yarışması" da yapıldı. Jüri üyeliğini Faruk Karaçay, Abdullah Yıldız, Sait Oktay ve M.Cemil Açıkkol’ un yaptığı bu yarışma sonunda ödül alanların ödülleri de verildi. Bu arada, 9 günlük kitap fuarı süresince kongre merkezindeki ´"Çiçeği Burnunda Karikatürcüler Köşesi Karikatür Sergisi" de ziyarete açık kaldı.

“Çiçeği Burnunda” karikatürcülerin henüz çok küçük bir kısmının gelebildiği bu festivalin önümüzdeki yıllarda daha da fazla, daha da renkli bir katılımla, büyümesi, gelişmesi dileğiyle, bu işe emek veren; Mustafa Öncül-Sefa Sofuoğlu ikilisini kutluyor, böylesi bir etkinliğe sağladıkları destekten ötürü de Tüyap yöneticilerine teşekkür ediyoruz…
Bu festival sayesinde, yıllardır ismen birbirini tanıyan ama yüzyüze pek gelemeyen çizerler de birbirini görmüş oldu. Günümüzde Gaziantep'in tek çizeri olarak yoluna devam eden sevgili M.Cemil Açıkkol bunlardan biriydi. Denizli'den gelen Abdülkadir Uslu ve Mehmet Selçuk arkadaşlarımızla da sohbet etme olanağı bulduk. Cumartesi aramızda İzmir'den, Ankara'dan, İstanbul'dan, Mudanya'dan, Çorum'dan, Mersin'den katılan, (tabii ev sahibi Adana'dan) arkadaşlarımızla keyifli muhabbetler gerçekleştirdik. İstanbul'da olmamıza rağmen Salih Salı ile yıllardır görüşemiyorduk, Adana bize bu fırsatı verdi... Yeni Ankara'lı, eski İzmirli Halil İ. Yıldırım, Mersin'den gelen Halis Dokgöz, Ankara'dan Cumhur Gazioğlu, Bülent Okutan, Yüksel Can, Ankara-Bodrum hattından Ali Şur, Çorum'dan Altan Özeskici, ev sahibi Adana'dan; Sefer Tabakoğlu, Serdar Sayar, Mudanya'dan Sait Oktay, İstanbul'dan Faruk Karaçay, Güneri İçoğlu, Nergis Kul, Abdullah Yılmaz, İzmir'den Mustafa Yıldız ve Cemal İlkbahar. Ve de Nurettin Işık, Zeynel Esen, Muammer Kotbaş... (Adını unuttuğumuz arkadaşlar kaldıysa kusurumuza bakmasın.)
Aramızda olamayan çizer arkadaşlarımızın da kulaklarını çınlattık. Bu arada son anda uçağı kaçırarak Cumartesi günü aramızda olamayan; Gürcan Özkan, Ali Doğanlı ve Çetin Ceylan arkadaşlarımız adına da üzüldük doğrusu...Uçakla birlikte aslında keyifli anları kaçırdılar. Umarız gelecek yıla telafi ederler...
Adana'dan geçen, bizi geçmişe götüren ama bugüne de getiren keyifli anlardan sonra son olarak şöyle diyelim; bizi biraraya getiren sevgili ustamız Oğuz Aral’a; öğrencilerinden bin selam olsun!..
CİHAN DEMİRCİ-MİZAHHABER

-----------------------------------------------------------------

"ÇİÇEĞİ BURNUNDA KARİKATÜRCÜLER

FESTİVALİ"NDEN

ÇEŞİTLİ ENSTANTANELER...


(Fotoğraflar: Cihan Demirci-Cemil Açıkkol-Sezer Katkay)