30 Ekim 2009 Cuma

CİHAN DEMİRCİ
YAZIYOR...
SERDAR
TURGUT BU,
AMA 'MİZAH'
BU DEĞİL!

Yazılı medyada yıllar önce yaşanan fay kırılmasının ortaya çıkardığı figürlerden biridir aslında Serdar Turgut. Yazdıklarına bakıldığında Kuzey Penis-ilvanya fay hattındaki ani bir kırılma sonucu ortaya çıktığını sanıyorum!..

Charles Bukowski’nin kötü bir kopyası olmasının ötesinde derme-çakma Woody Allen’lığa da soyunan ama bunu becerecek mizahi donanıma ve altyapıya da sahip olmayan Serdar bey, yıllardır “o penis senin, bu penis benim” türünde zaman zaman mide bulandıran, zaman zaman ucuz mizah kırıntıları bulaşmış abuk yazılar yazıyor. Bunlara mizah diyor, olmuyor kara mizah diyor. Aslında bir psikiyatrist koltuğunda uzanarak söyleyeceği şeyleri insanlara yıllardır köşe yazısı diye gayet güzel yediriyor.

Bu zat zamanında Hürriyet’te palazlandı ve servise sokuldu. Giderek öylesine hak etmediği noktalara getirildi ki; Akşam’da bir ara genel yayın yönetmenliği bile yaptı. Medyada hakim olan figürlerin çoğu bu zatı traktör lastiği gibi pompaladı. İşin acı yanı her yazdığı mizah sanıldı. Onun yazdıklarını mizahın absürd özgürlük alanında gören, adeta kara mizah şaheseri sanan destekçisi köşe yazarları onun azgınlaşma sürecine kalemleriyle sonuna dek destek verdiler. Ne de olsa onlar da mizahın zaten epeydir talan edilmiş alanına kalemleriyle hoyratça dalmışlardı bir kere.

Serdar bey, mizahın ne denli ince zeka gerektiren bir iş olduğunun farkında bile olmayan ama medyanın nerdeyse tamamına hakim bir kesim tarafından alkışlanınca da doğal olarak dizginlenemez bir şımarıklık içine girdi. Santimetre hesaplarına pek meraklıydı ama an geldi çaptan düşme hesabını da iyi yapamadı. Son olarak şarkıcı Rojin’i “Dağa kaldırıp seks kölesi yapmak istediğini” yazdı. Tepki görünce özür diledi ama özür yazısında da aslında aynı üsluba devam etti.

30 yıldır hem mizah yazarı hem de karikatürcü olarak hayatının tamamını mizaha adamış, sadece mizah üreterek yaşayan, geçinmeye çalışan, şu ana dek üçyüzbinden fazla satmış 38 kitap yayınlamış, mizaha uzun yıllardır teorisiyle-pratiğiyle-tarihiyle meraklı bir mizahçı olarak benim asıl üzüldüğüm, kızdığım Serdar Turgut’un bu yazdıklarına “mizah” denmesi. Ne kara, ne absürd… Mizah bu değil dostlar. Bu eğer mizahsa bu tür bir mizahın ulaştığı nokta “Recep İvedik” mizahıyla aynı noktadır!.. Mizahın hası kendini beğenmişlikle, ukalalıkla atbaşı koşturmaz. Tam tersine bu işin doruk noktası kendi kendinle dalga geçebilmektir. Magandalığa övgü değil, eleştiri getirir mizahın hası. Sn. Turgut; eleştiri getirenlere “Mizahımı anlayacak kadar zeki değilsin” diyerek Amerikan kovboy kasabası kurnazlığıyla sıyrılamazsınız mizaha verdiğiniz zarardan…

Köşe yazarı herkesin adeta babadan mizahçı kesildiği, mizah dergilerinde bile mizah yazarlarından çok başka yazarların cirit attığı, gerçek mizah yazarlarının adeta geri dönüşüm kutusuna atıldığı bir ülkede yaşam sebebim olan can dostum mizahın bu denli hoyratça harcanmasına tepki gösteriyor ve diyorum ki;
“Ey Serdar Turgut, ne yaparsan yap, sorun senin sorunun ama şu yazdıklarına çıkıp da artık ‘mizah’ filan deme. Bu işler için mizahı kullanma. Mizah sizin aracı kurumunuz değil. Mizah bu denli sakil, bu denli grotesk ötesi olunca zaten tepemize çökmüş bulunan; ağır ol da molla desinler toplumuna yarıyor tüm bu yazılanlar. İslamcı bir faşizme kaymış olan bu akla ziyan toplumda giderek yok olmakta olan muhalif soluk alanımız, can dostumuz mizah zaten onu yok etme peşindeki güçlerden darbe üstüne darbe yiyor. Yeterince kan kaybetmiş, yaralanmış, hayat karşısında hiç olmadığı kadar geri düşmüş mizaha arada çıkıp iki tane de sen çakma artık!.. Yeter!.. Yani senin üslubunla demem o ki; Penisini al da git!..”
EFLATUN NURİ
KARİKATÜR
ALBÜMÜ
VE SERGİSİYLE
ANILIYOR...

Karikatürcüler Derneği'nin 40. yılı etkinlikleri kapsamında, karikatür ustalarına yönelik albüm çalışmalarından biri de Eflatun Nuri Erkoç adına yapıldı... 31 Ekim Cumartesi günü, saat:14'te Sultanahmet'te derneğin Yerebatan Sarnıçı çıkışındaki merkezinde; iki yıl önce kaybettiğimiz Eflatun Nuri için hazırlanan karikatür albümü tanıtımı yapılacak ve karikatürlerinden oluşan bir sergi açılacak ve kokteyl gerçekleştirilecek... (Haber: Akdağ Saydut)

DANİMARKALI
KARİKATÜRCÜ
GİZLENEREK
YAŞIYOR...

Muhammed Peygamber'i sarığında bir bombayla çizerek dünya üzerinde bir "KARİKATÜR KRİZİ"ne yol açan Danimarkalı karikatürcü Kurt Westergaard, bir suikast girişiminin ortaya çıkarılmasından sonra yeniden saklanmak zorunda kaldı.Kurt Westergaard yaklaşık dört yıldır hapis hayatı yaşamaktan şikayetçi.
BBC'nin haberine göre; Westergaard'ın gazetesinin kültür editörünü de kapsayan suikast girişimi yüzünden ABD'de iki kişi tutuklanmıştı. Pakistan'da askeri eğitim almakla suçlanan bu kişiler, Mickey Mouse Projesi kod adını verdikleri bir plan yaparak Müslümanları öfkelendiren 12 karikatürü basan Danimarka gazetesini hedef almakla suçlanıyor. 74 yaşındaki Westergaard, bu yılın başlarında saklanmaktan vazgeçmişti. Kurt Westergaard tartışmada başından beri geri adım atmadı ve Batı kültüründe önemli bir yer tutan ifade özgürlüğü konusunda ödün vermeyeceğini söyledi. Bunun bedelini Jyllands-Posten gazetesinin ısmarladığı karikatürleri çizen 11 meslektaşıyla birlikte özgürlüğünü kaybederek ödedi.

Üç yıl boyunca halk içine pek çıkmayan Westergaard, polis ile istihbarat servisi tarafından gece gündüz korundu. Ancak bu yılın baharında bir mahkum gibi yaşamaktan bıktığını söyleyerek, adeta bir kaleye dönüştürülen evindeki korumaları uzaklaştırdı.

'Yaşlıyım, korkmuyorum'

O dönemde tanıştığım Westergaard, ilerleyen yaşının korkuyu unutmasına yardım ettiğini ve Danimarka istihbarat örgütü PET'e güvendiğini söylemişti. Mickey Mouse Projesi'ni araştıran Amerikalı ajanlar, zanlılardan Davud Gilani'nin 2006'da ismini David Headley'ye çevirdikten sonra Jyllands-Posten binasını ziyaret ettiğini ve keşif yaptığını açıkladı.

Bunun üzerine Westergaard gazetenin internet sayfasına yazdığı bir mektupla yeniden gizlenmek zorunda kalacağını duyurdu. Böylece Westergaard hala saklanmakta olan diğer meslektaşlarına katılırken, Danimarka Müslümanlar Konseyi bir mesaj yayınlayarak suikast komplosunu kınadı, terörün İslam'a, değerlerine ve temel ilkelerine aykırı olduğunu söyledi.

Konseyin açıklamasında "Herhangi bir hedefe saldırmak, tüm bir topluma ve halka saldırmakla birdir. Bu nedenle de hazırlaıklarında son aşamaya gelmiş görünen bir terör saldırısının engellendiğine memnunuz." denildi. (HABER KAYNAĞI: BBC)

İ. BÜLENT ÇELİK ÇİZİYOR

İ. Bülent Çelik'in 29 Ekim 2009 tarihinde Vatan gazetesinde yayınlanan karikatürü... Sevgili Çelik karikatürün altına şu notu düşmüş: "Bundan neredeyse 1800 yıl önce söylemiş Sasani hükümdarı Hüsrev.. 'Bir devlet iki türlü yönetilir. Ya bilimle, ya zulümle!' Zulümle yönetilen bir devlet de zengin olabilir. Okullara, hastanelere, yollara, uçaklara sahip olabilir.. Ama insanları, kazara Zulmeden'e çarpılmaktan korkarak evinin önünde bile oturamaz. Çarpılırsa da hakkını arayamaz.. HAKKINI ARAYAMAZ! Bilimle yönetilmenin asıl tercih nedeni budur. "

29 Ekim 2009 Perşembe

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ
GELİR CUMHURİYET
BAYRAMINA DEĞER!

Kutlanacak bir Cumhuriyet bile bırakmayan iğdiş edilmiş bir ülkede girdik Cumhuriyetin 86. yılına... Bu yüzden kutlamaktan çok anmak istedik Cumhuriyetin 44. yılından kalma bir Semih Balcıoğlu karikatürüyle bugünü...
Cumhuriyetin 44. yılından kalma bir AKBABA dergisi kapağı... Kapakta aramızdan 3 yıl önce ayrılan sevgili Semih Balcıoğlu ustanın karikatürü... Derginin çıkış tarihi: 25 Ekim 1967... Yaşı Cumhuriyetten eski olan Akbaba 45. yılında o tarihlerde... Kapakta Cumhuriyet bayramı coşkusunda kaçışan yobaz tipler görülüyor... Bu karikatürün üzerinden 42 yıl geçmiş durumda... 42 yılın sonunda karikatürdeki resim tersine dönmedi mi bir şekilde?.. Ne diyor başbakan bugünkü gazetelerde: "Yüzümüz hem Batı'ya hem Doğu'ya dönük"... Yani yüzümüz iki yüzlü bir yerde... Her yere dönüğüz... Her ortama uyarız icabında... Kendi çıkarımız nerdeyse oraya döneriz... Dönmeyi pek severiz... Yüzümüzü hala bulabilmiş değiliz aradan geçen 86 yılın sonunda... Çünkü çok yüzlülük maskesi altında aslında hep ikiyüzlüyüz...Oysa "Muasır medeniyetler" demişti Mustafa Kemal... Bize orayı göstermişti... Orayı kimisi Batı kimisi işine geldiği gibi Doğu anladı... Yani onu da bir güzel MUASIRALTI YAPTIK İŞTE SONUNDA!..

Bizi hüzün basıyor artık böyle günlerde... Çok yüzlülerden olamadık bir türlü... İkiyüzlü de değiliz... Samimiyiz... Mizahçıyız ne de olsa... Dedik ya başta da, kutlamaktan çok anmak istiyoruz sadece içini bir güzel boşalttığımız o Cumhuriyeti... Sahi bu arada içi elbirliğiyle boşaltılmış bu Cumhuriyet, hala coşkuyla kutlayabilenlere; KUTLU OLSUN!..

CİHAN DEMİRCİ-MİZAHHABER

ORHAN DOĞU
KARİKATÜR
SERGİSİ
4 KASIM'DA
ESKİŞEHİR'DE
AÇILIYOR...

Anadolu Üniversitesi Karikatür Sanatını Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından düzenlenen Orhan Doğu Karikatür Sergisi 4 Kasım 2009 Çarşamba Saat: 17.30'da Eskişehir Eğitim Karikatürleri Müzesi’nde açılıyor.

Orhan DOĞU; 1932 yılında İstanbul Eyüp’te doğdu. Karikatür çizmeye ortaokul yıllarında başladı. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi İç Mimarlık Bölümü’nü bitirdi. Akbaba, Tef, Dolmuş dergileriyle çeşitli gazetelerde karikatürleri yayımlandı. Reklam Ajansları için karikatürlü reklamlar tasarladı. Dekoratörlükle karikatürcülüğü birlikte yürüttü. Yurt içinde ve dışında yapılan yarışmalarda ödüller kazandı. 1953 yılında Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği Yunus Nadi Yarışması’nda birincilik ödülü, 1975 yılında İtalya’nın Vercelli kentinde yapılan uluslararası yarışmada özel ödül, 1980 de Doğayı Koruma Derneği Ödülü bunlardan bazıları… Ayrıca Orhan Doğu; kişisel sergiler açtı, karma sergilere katıldı, ulusal ve uluslararası yarışmalarda jüri üyeliği yaptı. Bir dönem Karikatürcüler Derneği Başkanlığı’nı da yürüttü (1990).

Orhan Doğu; karikatürlerinde renk kullanmayı sever, ayrıntı ve titiz çalışma ustasıdır, bir ağacın yapraklarını teker teker yapmaktan zevk alır, noktayı bile hesap ederek yerine koyar. Orijinal büyük boy çalışmalardan oluşan Orhan Doğu sergisi 4 Aralık 2009 tarihine kadar sürecek.


Açılış: 4 KASIM 2009 Çarşamba Saat: 17.30

Yer: Anadolu Üniversitesi Eğitim Karikatürleri Müzesi

Akcami Mh. Malhatun Sk. No:6 Odunpazarı ESKİŞEHİR

Sergi Süresi: 4 KASIM 2009 – 4 ARALIK 2009


28 Ekim 2009 Çarşamba

KARİKATÜRİST
RATİP TAHİR
BURAK'I
32. ÖLÜM
YILDÖNÜMÜNDE
ANIYORUZ...
Türk karikatüründe Cumhuriyet öncesi dönemde karikatüre başlayan 1904 doğumlu karikatürist-ressam-çizgi romancı ve resim öğretmeni Ratip Tahir Burak bundan 32 yıl önce 28 Ekim 1977'de yaşama veda etmişti.

Ratip Tahir Burak da ülkemizde yaşamış pek çok sanatçı gibi değeri yeterince bilinmemiş imzalardan biridir. Özellikle çizgi romancı yönüyle öncü sayılabilecek isimlerden biri olmasına rağmen adı pek geçmez. Sanırız milletvekili olmasından sonra bu imzaya biraz da kendisi hasar vermiştir.

Burak 1904’te İstanbul’da doğdu. Burak, 1921'de Yüksek Deniz Ticaret Okulu’nu bitirdi. İlk karikatürleri 1922'de Aydede mizah dergisinde yayınlandı. 1925’te denizciliği bırakarak tümüyle karikatüre yöneldi. Resim öğrenimi için gittiği Paris’ten dönüşte (1928) Kabataş Erkek Lisesi resim öğretmenliğine atandı; Karikatür, Karagöz, Amcabey, Akbaba gibi dergi ve gazetelere karikatürler çizdi. 1936'da Ankara’ya yerleşti ve Ulus gazetesinde çizmeye başladı. 1950’de tekrar İstanbul’a döndü, Hürriyet gazetesinin Pazar ilavesinde tam sayfa karikatürleri yayımlandı. Sıkı bir muhalif çizer olarak Demokrat Parti iktidarını eleştiren çizgilere ağırlık verdi. 1956’da Halk gazetesini çıkardı; aynı yıl karikatürü nedeniyle 18 ay hapse mahkûm oldu. 27 Mayıs sonrasında Kurucu Meclis üyeliğine seçildi; 1961’de CHP İstanbul milletvekili olarak TBMM’ye katıldı. Başta da dediğimiz gibi milletvekili olması karikatürcülüğüne zarar verdi. Çünkü artık bir partinin adamı olarak özgür düşünme özelliğini yitirdi. Bu tarihten sonra "muhalif" çizer özelliği de epeyce hasar gördü.

- Anne, bunu adı ne?..

- Aman yavrum, yaklaşma... İnsan!..


Sol tarafta kendi çizgisiyle, muhalefet bayrağına sarılmış Ratip Tahir Burak'ı görüyorsunuz. Çizgi romancılığımızdaki öncü imzalardan biridir... Daha çok, ünlü Türk denizcilerinin yaşamını ve kahramanlıklarını konu edindiği çizgi romanlarında, resimli roman estetiğini ön planda tuttu; tarihsel olayları abartısız çizgilerle resimli romana aktardı. Döneminde çizgi romanda "kopyacılık" hakimken o kopya bir çizgiyi tercih etmedi. Tarihsel konulu resim geleneğinin önde gelen temsilcilerinden sayılan Burak’ın yayımlanmış birçok karikatür albümü ve tarihsel çizgi romanı vardır. Bilinen kitaplarından bazıları: Karikatürcünün Şakaları (1953), Hapishane Hatıraları (1963), Barbaroslar (1963) Tarihsel konulu çizgi romanlarıyla tanınan karikatürist Ratip Tahir Burak 28 Ekim 1977'de İstanbul’da öldü... Ölümünün 32. yılında MİZAHHABER olarak sevgiyle anıyoruz...

MİZAHHABER-CİHAN DEMİRCİ

27 Ekim 2009 Salı

SEMİH BALCIOĞLU USTAYI
ÖLÜMÜNÜN 3. YILINDA
HALİL. İ. YILDIRIM'IN
ÇİZGİLERİYLE ANIYORUZ...

Semih Balcıoğlu... Karikatüre adanmış 78 yıllık bir ömür... 78 yaşında gelen son nefese dek karikatür çizen bir usta... 27 Ekim 2006 tarihinde, son karikatürünü çizdikten sonra, 78 yaşında aramızdan ayrılan Semih Balcıoğlu'nu yitireli bugün 3 yıl oldu. Bugün mezarı başında anılan Semih Balcıoğlu'nun kurucusu olduğu Karikatürcüler Derneği, onun ölüm yıldönümünden bir gün önce açtığı 40. yıl sergisine gelen çizerlerin sohbetlerinde de anekdotlarla anımsandı... Semih Balcıoğlu bir çizerin karikatürcü olabilmesi 3 önemli aşamadan söz ederdi. Birincisi o çizerin basında yani dergilerde-gazetelerde çizmiş-çalışmış olması, ikincisi o çizerin sergiler açmış olması, sergilere katılmış olması, üçüncüsü ise o çizerin karikatür albümleri yayınlanması... Türk karikatürünün en fazla karikatür albümü yayınlamış bu üretken ustasını 3. ölüm yıldönümünde MİZAHHABER olarak sevgiyle anıyoruz...

KARİKATÜRCÜLER
DERNEĞİ'NİN 40. YIL
SERGİSİ AÇILDI...

Karikatürcüler Derneği'nin 40. kuruluş yılı anısına hazırlanan karikatür sergisi, 26 Ekim Pazartesi akşamı, Ziraat Bankası Tünel Sanat Galerisinde kalabalık bir davetli topluluğu önünde açıldı. 200'e yakın karikatürcünün birer karikatürüyle yer aldığı 40. yıl sergisi 13 Kasım Cuma gününe dek açık kalacak...
1969 yılında Semih Balcıoğlu, Ferit Öngören ve Turhan Selçuk tarafından kurulan ve 2009 yılında 40. yılına ulaşan Karikatürcüler Derneği, 40. Yıl etkinlikleri kapsamında üyelerinin birer karikatürle katıldığı büyük bir karikatür sergisi açtı. 26 Ekim 2009 Pazartesi akşamı18'de Beyoğlu-Ziraat Bankası Tünel Sanat Galerisinde bir kokteylle açılan sergide özellikle karikatürleri sergilenen çizerler sergi salonunu doldurdu. Uzun zamandır bu denli kalabalık bir çizer topluluğunu birarada görmemiştik. Bu kalabalık topluluk 40. yıl sergisiyle biraraya gelmiş oldu. 21'e kadar süren sergi kokteylinde karikatürcüler birbirleriyle sohbet etme olanağı bulurken, derneğin 1979'da açtığı sergiden sonra ilk kez bu denli büyük katılıma sahip bir sergi düzenlediği gerçeği ortaya çıktı. 40. Yıl sergisi İstikal Caddesi üzerinde, İsveç Konsolosluğunun karşısına denk düşen Ziraat Bankası Sanat Galerisinde 13 Kasım tarihine dek izlenebilir...

Sergide karikatürleri olan karikatürcülerden bir bölüm...

Sergideki en toplu fotoğraflardan biri...

Sergiye karikatürleriyle de katılan çizerlerden bir grup... Soldan sağa; Kamil Eser, dernek başkanı Metin Peker, Hatay Dumlupınar, Cihan Demirci, Canol Kocagöz, Semih Poroy, Kemal Özyurt. Önde çömelmiş durumda; Ergin Gülen, İbrahim Tapa ve Atay Sözer...

50. kuşağının aramızda olan son ustalarından Tonguç Yaşar, dernek genel sekreteri Aziz Yavuzdoğan ve Cihan Demirci...

MİZAHHABER yayıncısı Cihan Demirci, sergide yer alan karikatürünün önünde...

(Fotoğraf: Yaşar Fırat)


"ÇALIŞAN ÇOCUKLAR" KONULU
KARİKATÜR YARIŞMASINDA
BÜYÜK ÖDÜL MUHARREM
AKTEN'E VERİLDİ...
Prof. Dr. Nusret H. Fişek anısına, Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı ve Karikatür Vakfı tarafından düzenlenen “Çalışan Çocuklar” konulu karikatür yarışması sonuçlandı. Tan Oral, Prof. Dr. Gürhan Fişek, Kâmil Masaracı, İzel Rozental ve Nezih Danyal’dan oluşan seçici kurulun değerlendirmesi sonucunda yarışmanın tek ödülü olan “Büyük Ödül”ü Cemalettin Güzeloğlu kazanmıştı. Ancak bir kez daha "benzer karikatür" sendromu yaşandı ve Güzeloğlu’nun karikatürüne “daha önce benzerleri yapıldı” itirazı geldi. Bu durum karşısında Güzeloğlu, kendi isteğiyle yarışmadan çekildi. Seçici kurul, aldığı oyları göz önüne alarak Muharrem Akten’i “Büyük Ödül”e değer gördü. Zaman zaman MİZAHHABER'e ilettiği portrelerinden de tanıdığımız Muharrem Akten'i kutluyoruz...

25 Ekim 2009 Pazar

ALTAN
ERBULAK
KARİKATÜR
ALBÜMÜ VE
SERGİSİYLE
ANILDI...

Türk mizahının çok yönlü ustası Altan Erbulak, Karikatürcüler Derneği'nin Sultanahmet'teki merkezinde 40. yılı etkinlikleri kapsamında hazırlanan bir karikatür albümü ve karikatür sergisiyle anıldı...
Sultanahmet'teki dernek salonunda gerçekleşen Altan Erbulak karikatür albümü tanıtımı ve sergi açılışına çoğunluğu dernek üyesi karikatürcülerin, sanatseverlerin, Altan Erbulak dostlarının yanı sıra Altan Erbulak'ın eşi Füsun Erbulak ve kızı Sevinç Erbulak ile Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Turgay Olcayto ile eski başkanlardan gazeteci-yazar Nail Güreli katıldılar.
Karikatürcüler Derneği başkanı Metin Peker'in kısa konuşmasıyla başlayan etkinlikte sözü daha sonra TGC eski başkanı Nail Güreli aldı ve Altan Erbulak'la ilgili duygu ve görüşlerini aktardı. Daha sonra ise; Altan Erbulak'ın tiyatro oyuncusu sevgili eşi Füsun Erbulak ile tiyatro oyuncusu kızı Sevinç Erbulak söz aldı. Ardından erken yaşta yitirdiğimiz tiyatro oyuncusu Mete İnselel'in eşi Kamuran İnselel, karikatüristlerden; Yurdagün Göker, İbrahim Ersaraç, Cihan Demirci ve Nuri Bilgin Altan Erbulak ile ilgili anılarını paylaştılar. Etkinlikte Altan Erbulak'ın Kocamustafapaşa'da bir zamanlar tiyatro fırtınası estirmiş Çevre Tiyatrosunun işletmeciliğini yapan eski dostlarından Haydar Zengin ve kardeşi de bulundular... 2 saati bulan etkinlikte 59 yıllık hayatı dopdolu ve çok renkli geçmiş, sayısız mesleği hakkıyla yapmış büyük usta Altan Erbulak böylece bir kez daha anımsanmış oldu. Geçen yıl ustası Altan Erbulak'ı Karikatür ve Mizah müzesinde düzenlenen; Füsun Erbulak, Sevinç Erbulak, İbrahim Tapa ve Dağhan Külegeç'in de konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte "Bir Sıcak Kahkaha" adlı görsel sunumla anan, bulduğu her fırsatta onu yazılarıyla anmaya çalışan Cihan Demirci söz kendisine geldiğinde onu tanımlamak için şunları söyledi; "Altan Erbulak eğer yaşasaydı bugün aramızda olsaydı, 80 yaşında tonton gözüken ama aslında zıpkın gibi, enerjik mi enerjik bir ihtiyar olacaktı. Üstelik eminim ki bu salonda gene en gencimiz o olurdu, salonda bulunan en gencimize nal toplatacağına adım gibi eminim..."
MİZAHHABER olarak; sevgili ALTAN ERBULAK ustayı yani o sıcak kahkahayı bir kez daha sevgiyle anıyoruz...

Füsun Erbulak, eşi Altan Erbulak'la ilgili duygularını paylaşıyor...

Babası Altan Erbulak'ı çocuk yaşta yitiren Sevinç Erbulak'ın, ondan bahsederken gözleri gene ışıl ışıldı..

Soldan sağa: Turgay Olcayto, Metin Peker, Nail Güreli, Cihan Demirci, Aziz Yavuzdoğan...

Aslında gazeteciliğinin yanı sıra kendisi mizah yazarlığı ve mizah yayıncılığı yanı da bulunan duayen gazeteci Nail Güreli Altan Erbulak'ı anlatıyor...

Cihan Demirci, Sevinç ve Füsun Erbulak'la birlikte...

Onu yitirdiğimiz 1988 yılından beri, hakkında pek çok yazı yazan, anı ve anekdot aktaran Cihan Demirci, konuşması sırasında Altan Erbulak'ın kapısının altından atılan bir tiyatro oyununuyla ilgili ilginç anısını da aktardı...
Altan Erbulak karikatür albümü ve karikatür sergisi etkinliğinde, Karikatürcüler Derneğinin mütevazı salonunu dolduran çoğunluğu karikatürcü dostlar...

(Fotoğraflar: Aziz Yavuzdoğan-Akdağ Saydut-Cihan Demirci)


ÖMÜR E. KURUM
"K'ÖMÜRLÜK"
MİZAH SAYFASIYLA
TİYATROM.COM'DA...
Mizah yazarı Ömür E. Kurum, gene mizahçı kökenli yazar Ahmet Ertuğrul Timur'un hazırladığı tiyatro sitesi tiyatrom.com'da "K'ömürlük" adlı mizah sayfasını hazırlıyor. 1971 İzmir doğumlu Ömür E. Kurum'un 1990 yılında ilk mizah yazısının Gırgır'da çıkmasının ardından pek çok mizah dergisinde yazıları yayınlandı. Halen öğretmenlikle birlikte yazarlığa devam ediyor. Tiyatrom.com'daki sayfaya direkt girmek isteyenler için adres:
http://www.tiyatrom.com/2010_omur_kurum_01.htm

23 Ekim 2009 Cuma

CİHAN DEMİRCİ
YAZIYOR...

SALATA
DERGİSİNİN
YAYINCISI
HAYRİ ÖNDER'İ
YİTİRDİK...

Türk Mizah Dergiciliğinin en özgün dergisi dense yeridir "Salata" mizah dergisi için... Aslında çizgi roman dergisi arası mizah yapmıştır Salata... 1972 yılının Haziran ayında Salata'yı Suavi Süalp'le birlikte çıkaran Hayri Önder (Demirovski) bir yerde GIRGIR mizahının da doğumuna öncülük eden bir yayıncıydı. 82 yaşında gelen ölümü bugün gazetelerde "Elveda Rumeli Sesini kaybetti" diye yer aldı. Bizler onun bu yönünü yakın zamanda öğrenmiştik işin ilginç yanı... Zira o aynı zamanda bir müzisyendi ve son olarak "Elveda Rumeli" adlı Balkan dizisinde kendi bestelerinden oluşan şarkıları seslendiriyordu...

23 Ekim 2009 Cuma tarihli Hürriyet gazetesi her sabah olduğu gibi, kahvaltı sırasında gene elimde. 61 yıllık bu gazetetenin yıllar yılı bir kültür-sanat sayfası bile yoktu. Nasıl olduysa Hürriyet sonunda sanata da sayfa ayrılabileceğini anımsadı ve sevgili İhsan Yılmaz dostumuzun yönetiminde ona bir kaç gün önce bir sayfa açtı. İşte o sayfadaki bir habere dalıyor birden gözlerim... "Elveda Rumeli Sesini Kaybetti" diyor haber başlığında. Haberi okumaya başlayınca içim bir tuhaf oluyor. Daha geçen yıl mizahsever dostumuz İlat Yenidoğan'dan gelen bir telefon sayesinde İzmir Karşıyaka'da yaşadığını öğrendiğim ve sonrasında telefonla konuştuğum ama bir türlü yüzyüze gelemediğim Hayri Önder bu habere konu olan... Haberde onun çok önemli bir mizah dergisini yayınladığına dair en ufak bir bilgi yok tahmin edebileceğiniz gibi. Eeee 1972 çıkmış ve ömrü aslında çok kısa sürmüş, baştan sona absürd, tek kişilik kadrosu Suavi Süalp'ten ibaret olan ve Suavi Süalp'in 1973'te Gırgır'ın yazarı olmasıyla sendeleyen bu dergiyi kim anımsayacaktı ki?..

SALATA 70'Lİ YILLARIN ÇOCUKLARINI MİZAHÇI YAPAN DERGİYDİ!

Oysa Salata, 140 yıla ulaşan mizah dergiciliği tarihimizde çok ama çok özel yeri olan bir dergidir. Salata benim çocuk yaşta mizaha çocukça adım atmamı sağlayan dergidir.10 yaşlarında okuru olduğum Salata'yı Suavi Süalp adlı bir mizahçının tek başına yazıp-çizerek hazırladığını öğrenince, bu dergi bende çocukça bir heves yaratmıştı ve henüz 4. sınıfa giderken kendi kendime mizah dergileri yapmaya başlamıştım evde. Önceleri ev halkına okuttuğum bu dergileri daha sonra okulda arkadaşlarıma okutacak, işi ilerde fotokopiye dek götürecektim. Bana bu enerjiyi, bu isteği verenler derginin tek yazarı-çizeri Suavi Süalp ile yayıncısı Hayri Önder'di... Mizah tarihimizin efsaneleşmiş dergisi GIRGIR, SALATA'dan sadece 2 ay sonra çıkmıştı. Salata'nın verdiği itici gaz, aslında bir mizah sayfası-köşesi olan Gırgır'ın da dergiye dönüşmesinde etkili olmuştur. Gırgır'ı çıkaran sevgili ustamız Oğuz Aral, o dönem en büyük rakibi gördüğü Salata dergisiyle tatlı bir rekabete girmiş ve bir süre sonra Salata'nın herşeyi olan Suavi Süalp'i transfer ederek Gırgır'ı bu yarışta öne çıkarmıştır. Hayri Önder, gene Suavi Süalp'le "ÇAPKIN HIRSIZ" adlı bir çizgi roman dergisi daha çıkarmıştır.

HAYRİ ÖNDER'LE KISMET OLMAYAN RÖPORTAJ

Geçen yıl adresini ve telefonunu aldıktan sonra sevgili Hayri Önder'i aradım. Benim 1999 yılında, 10 yıllık bir çalışmayla hazırladığım "Bir Mizah Dehası Suavi Süalp" adlı biyografik çalışma belli ki onu çok mutlu etmişti. Bu kitabı hazırlarken onunla çalışmış mizahçılarla konuşmuş, röportajlar yapmıştım ama Hayri ağabeyle konuşamamıştım. Bana bu kitaptan duyduğu mutluluğu dile getirmişti telefonda. Çünkü 1981 yılında çok erken yaşta henüz 55'indeyken aramızdan ayrılan Suavi Süalp adı fena halde kaynamış bir mizah dehasıydı. Mizahımıza pek çok yenilik getirmiş bu öncü isim bu kitapla yıllar sonra yeniden anımsanmıştı. Eğer bu kitabın yeni basımı olursa kullanmak üzere, Suavi Süalp'le ilgili kitapta yer almayan bilgiler, anekdotlar aktarabileceğini söylemişti. Ne yazık ki, yayın dünyası 10 yılımı vererek hazırladığım "vefa" yüklü bu kitabı hazırladığıma bile pişman etmişti beni. Ülkemizde ta 50'li yıllardan başlayarak "absürd" mizaha tek başına öncülük etmiş Suavi Süalp gibi "öncü" bir dehayı yeniden gündeme getirmekti tek amacım. Kitaba zerre kadar sahip çıkmayan, baskısı çok kısa sürede bitmesine rağmen ne yazık ki bu anlamlı kitabı yok sayan İnkilap Kitabevi, kitap sonrası Suavi Süalp'in ilk eşinden olma kızının yaşattığı bazı tatsızlıklar nedeniyle mizah tarihimizin adeta yok sayılmış bir dehasına ait bu kitabı adeta bir köşede unutuvermişti...

Yaşadığım kimi talihsizlikler Hayri Önder'le İzmir'de bu söyleşi için biraraya gelmemizi engelledi ne yazık ki. Aradan bir yıldan fazla bir zaman geçti ve 23 Ekim sabahı onun ölüm haberi çıktı gazetede karşıma. Hayri Önder, bir Balkan göçmeniydi, Manastır doğumluydu, şimdi gelin onu biraz tanıyalım...

HAYRİ ÖNDER KİMDİR?

1927 yılında o zamanki adıyla Manastır şehrinde dünyaya gelen Hayri Önder (Demirovski) Nazi işgali döneminde küçük yaşta dağa çıkıp ülkesini korumaya çalışanlarla birlikte mücadele etti. Yugoslavya kurulduktan sonra devlet tarafından yeni açılan matbaa okuluna parasız ve sınavsız alındı. Dört yıllık okulu üç yılda bitirerek ilk diplomayı aldı. Üsküp Radyosu sınavını kazanarak çalışmaya başladı ve besteler yaptı.

1954 yılında anavatanı Türkiye'ye göç etti. İstanbul'da çeşitli işlerde çalıştı, kısa sürede yazarlar arasında yer edindi. "Salata" adlı mizah dergisini ve "Çapkın Hırsız" dergisini çıkarırken yanında yazar-çizer olarak Suavi Süalp vardı. Rıfat Ilgaz, Suavi Süalp, Kandemir Konduk, Sinan Gürdağcık, Nejat Uygur, Oğuz Aral, Tekin Aral gibi mizahçılarla çalıştı. Emekli olduktan sonra Karşıyaka'ya yerleşen Önder, yakalandığı hastalık sebebiyle bir süredir tedavi görüyordu.

Hayri Önder'in gençlik dönemlerinde yazdığı şarkısı "Doğduğun Yer Bitola (Manastır)", Makedonya'nın kurulmasından sonra halkın oylarıyla yılın şarkısı seçildi. Manastır Belediye Meclisi, tarihinde ilk defa 2007'de fahri hemşehri unvanını Önder'e verdi. Oradan bir heyet Karşıyaka'ya gelerek, beratını ve plaketlerini kendisine takdim etti. Türkçe ve Makedonca dışında Sırpça, Bulgarca ve İtalyanca da bilen Hayri Önder, üç çocuk babasıydı. Baştan sona renkli bir yaşama sahip olan Hayri Önder'in cenazesi, 23 Ekim Cuma günü Karşıyaka Mevlana Camisi'nde öğlen namazını müteakip kılınacak cenazesi namazından sonra kaldırılarak, Doğançay Mezarlığı'nda defnedilecek. Sevgili Hayri Önder'e hem mizahımıza, hem yayıncılığımıza hem de müziğimize kattığı renk için teşekkür ediyoruz...

CİHAN DEMİRCİ- MİZAHHABER (23-Ekim 2009)

---------------------------------------------------------------

ERDOĞAN BOZOK

HAYRİ ÖNDER'İ ANLATIYOR...

Karikatür ve Mizah Müzesi müdürü, karikatürist Erdoğan Bozok, Hayri Önder'le ilgili şu satırları iletti MİZAHHABER'e... Okuyalım...

"1956 ... Demek ki Hayri Önder'in Türkiye'ye geldiği yıllar başlamış dostluğumuz. Ben onu Babıali'de,o günlerde revaçta olan (kopya ressamlığıi) ndan tanıyorum. Devir ofset devri... Özellikle çocuk yayıncılığı, yabancı dergilerden apartma resimli romanlardan geçiniyor. Bunun için kimi ressamlar aydıngerlere çektikleri kopyalardan para kazanıyordu. Ben,Göçmen Hayri (Önder), Sabahattin Yılmaz, Şemsi Güner... Şu anda aklıma gelen isimler. Ben Hamit Şendur'un Çocuk Yayınları yayınevinde çalışıyordum. Hayri İstanbula yeni gelmiş, beş parasız, ailesini de yaşatmak zorunda, ne bulursa, kaç para olursa yapmak zorunda bir garibandı... Masasında çizerken Rumeli türküleri söylerdi. Besteciliğini filan bilmez, dalga geçerdik. Sonraları Nil Yayınlari'nin sahibi Adnan ile birlikte RED KİT dizisini (kopya) çizmeğe başladı. Daha sonra ben Babıali'den ayrıldım. Arada onu ziyaret ediyordum. Sonra, at yarışından külliyetli bir para kazanmış ve yayıncılığa atılmış diye duydum... Ben müze yönetiminde iken bir iki kez ziyaret etti. Ve vefatını duydum... Nur içinde yatsın..."

22 Ekim 2009 Perşembe

KARİKATÜRCÜLER
DERNEĞİ
40. YIL SERGİSİ
26 EKİM'DE
AÇILIYOR...
Karikatürcüler Derneği 40 yıl kutlama etkinlikleri kapsamında Ziraat Bankası’nın İstanbul Beyoğlu -Tünel'deki galerisinde 26 Ekim'de, saat:18'de büyük bir karikatür sergisi açıyor.
Karikatür sanatçıları; Ferit Öngören, Semih Balcıoğlu ve Turhan Selçuk tarafından 1969 yılında kurulan Karikatürcüler Derneği 2009 yılında 40. yılını kutluyor. Bu kutlamaları yıl içersinde bir kaç etkinlik düzenleyerek sürdüren dernek; 40 yıl kutlama etkinlikleri kapsamında bu kez büyük bir karikatür sergisi düzenliyor…

Dernekten aldığımız bilgiye göre; Geçmişten günümüze; Türk karikatürünün önemli çizerlerinin orijinal karikatürlerinden oluşan eserler, Ziraat Bankası’nın İstanbul Beyoğlu -Tünel'de bulunan galerisinde sergilenecek… 26 Ekim 2009 Pazartesi günü saat: 18.00-20.00 arasında düzenlenecek bir kokteyl ile açılışı yapılacak olan sergi 10 Kasım’a kadar izlenebilecek.
Karikatürcüler Derneği 26 Ekim'deki 40. Yıl Sergisi açılışına karikatürcüleri ve karikatürseverleri davet ediyor.

40.Yıl sergisinin davetiyesinde, derneğin 3 kurucusunun altında imzalarının bulunduğu derneğin amblemiyle ilgili şu sözler dikkatimizi çekti:
"Karikatürcüler Derneğinin amblemi olan kaktüs demokrasiden yana hoşgörülü ve barışçıl bir dünyanın kurulması yolunda her zaman çaba gösteren mizahın yani gülen düşüncenin ve onun evrensel dili olan karikatürün de simgesi gibidir. Bu kaktüs dünyanın ortasına onu yaşanır olmaktan çıkarmak isteyecek gülmeyen düşünce sahiplerini tedirgin etmek için dikilmiştir."

Bilindiği gibi Karikatürcüler derneğinin düzenlediği Uluslararası Nasreddin Hoca Karikatür Yarışması sonrasında oluşan benzer karikatür tepkileriyle, kısa bir süre önce DonQuichotte sitesinde bazı çizerler çizdikleri karikatürlerde, Karikatürcüler Derneğini, Turhan Selçuk imzalı bu amblemin aracılığıyla eleştirmişlerdi...


ÖKÜZ NE DİYOLOGLARI

- Yaaa kardeşim görüyor musun, sürekli hayvan adı taşıyan bir hastalık yaratılır oldu insanoğlu tarafından... Anlaşılan normal grip aşıları fazla satmıyordu ki şimdi de DOMUZ GRİBİ çıkardı bu gözü doymaz İLAÇ FİRMALARI...

- Yaaa bilader sen onu boş ver de bana asıl koyan o kadar hayvan bu işten nasipleniyor da neden bir ÖKÜZ GRİBİ çıkmıyor?.. Öküzlerin günahı ne?.. Bizim itibarımız bu kadar düşük mü?.. Oysa insanoğluna çok yakışan bir hastalık ismi olabilirdik... Dur bakalım belki de bir sonraki hastalıkta sırada biz varızdır, ben hala ümidimi kesmedim insanoğlunun öküzlüğünden...

(C.D.)

21 Ekim 2009 Çarşamba

ERCAN AKYOL'DAN
EDİTORYAL
KARİKATÜRLER
SERGİSİ

Zaman zaman karikatürleriyle MİZAHHABER'e de katkıda bulunan, yıllardır Milliyet gazetesinde Melih Aşık'ın "Açık Pencere" köşesinde editoryal karikatürler çizen sevgili karikatürcü arkadaşımız Ercan Akyol'un Editoryal Karikatürler Sergisi 5 Kasım'da Schneidertempel'de açılıyor... Sergi 6 Aralık 2009'a kadar izlenebilecek.

Adres: Bankalar Cad. Felek Sk. No.3 Karaköy
Tel/Faks: 0212 249 01 50
e-mail: sanat@schneidertempel.com
Sergi ziyaretleri:
Hafta içi hergün 10.30- 17.00,
Cumartesi kapalı, Pazar 12.00- 16.00
DÜNYANIN
BÜTÜN
PALYAÇOLARI
MEKSİKO'DA!

Günümüz insanı her geçen gün daha asık suratlı bir halde. İnsanoğlu şiddetin, korkunun, tedirginliğin, ekonomik krizlerin pençesinde gülmeyi-gülümseyi hepten unuttu. Gülümsemeyi unutanların dünyasında palyaçolar Meksika'da biraraya geldi ama işin trajikomik yanı onlar da kendi sorunlarını konuştular...

AP'nin haberine göre; Dünyanın bütün palyaçoları Meksika’nın başkenti Meksiko’da buluştu. İri kırmızı burunlu, rengârenk giysileriyle 14. Latin Amerika Palyaçolar Konvansiyonu’nda buluşan palyaçolar, sorunlarını gündeme getirdi. Yaklaşık 800 palyaçonun katıldığı ve yarın sona erecek etkinlik, ekonomik kriz yüzünden gülmeyi unutan insanlara gülümseme molası verdi...

20 Ekim 2009 Salı

İLETİŞİMİMİZ
HEPTEN KOPTU!
Türkiye'de "iletişim" sözcüğünün içini layıkıyla dolduran bir iletişimciyi, ülke insanı hakkında müthiş kafa yoran bir toplumbilimciyi yitirdik bu kez de... Yıllarca mizahçılara ufuk açacak alanlarda gezindi Ünsal Oskay hoca... Türk toplum yapısına dair keskin saptamalarını bize en heyecanlı, en samimi haliyle aktardı televizyon ekranlarından. Sayısız öğrenci yetiştirdi İletişim adına... 70 yaşında aramızdan ayrılırken iletişim araçlarını hoyratça kullanmasına rağmen, iletişimi müthiş kopuk bir toplum bıraktı geride...Onun gibi ezber unutturan bir iletişimciyi çok arayacağız, eee adam gibi adamlar birer birer gidiyor, son kullanma tarihi bir türlü bilinemeyen, 2012'de de iflah olmayacağı görülen bu kopuk dünya her şeyin en kötüsünü yapanlara kalıyor giderek... Güle güle sevgili Oskay hoca, güle güle...

CİHAN DEMİRCİ-MİZAHHABER


19 Ekim 2009 Pazartesi

ALTAN ERBULAK ANISINA
KARİKATÜR
SERGİSİ VE
KARİKATÜR
ALBÜMÜ

MİZAHHABER- Türk karikatürünün çok yönlü ustalarından Altan Erbulak'ı bundan 21 yıl önce 1988 yılında yitirmiştik. Karikatürcüler Derneği 40. yıl kutlamaları çerçevesinde; Türk karikatür ve mizah sanatına önemli katkılarda bulunmuş büyük usta Altan Erbulak'ın anısına düzenlediği Karikatür Sergisi ve Karikatür Albümünün tanıtımını 24 Ekim Cumartesi günü, saat:14'te Karikatürcüler Derneğinin Sultanahmet'teki Sergi Salonunda gerçekleştiriyor...

(Karikatürcüler Derneği-Yerebatan Sarnıcı Çıkışı- Sultanahmet İstanbul Tel: 0212-513 60 61- Ankara Tel: 0312 417 37 28)
METİN AKBULUT
YAZIYOR...

ALIN VERİN, AÇILIN…

Alın, verin, açılıma destek verin…

Irak bombalanır, insanlar ölür, nüfus azalır, kişi başına düşen gelir artar, demokrasi gelir.

Ilımlı insanlar en az 3 çocuk yaparlar, 3 çocuk yapınca aç kalırlar, aç kalan insan, bir kilo pirince oyunu satar, Ilımlı İslam gelir, tarikata girerler, tarikatlar onlara iş bulur, tarikata girenler alkol almazlar, sağlıklı olurlar. Herkes futbol, yarışma programları seyrederek uyutulur, uykusunu almış insan mutlu olur.

Tarikata girmeyen insanlar, aç kalır, içeri atılırlar. Bazı dönekler doğru yolu bulup, tarikata girerler, medyada boy gösterip, bol para kazanırlar, ılımlı tarikatçılar, döneklerin programlarına reklam verirler, bu dönek solcular “ılımlı”lık durumundan cennete giderler, cehennemin maliyeti azalır.

Alın, içeri tıkın, gözaltında can verin…

Water world’den süper emekli Kevin Costner, Water world açılımı istedi, Atlantis açılımı da isteyerek, “‘Atlantis’i tanıyın, benim hayallerimdeki açılım, sular altında kaldı, siz beni destekleyin, ben de sizdeki açılımı destekleyeyim, daha önce THY de çalışmıştım, referans verebilirim” dedi.

Alice harikalar diyarından da bi demokratik yazlık ev açılımı verseniz fena olmaz…Gözünüzü toprak doyursun, bizim Water world’de bi avuç toprak vardı da, biz mi görmedik?...

Kevin; ‘sizin ülkenizde sel felaketi çok oluyo, tam sel olduğunda Waterworld 2’yi ülkenizde çevireyim, masrafsız olur, film için bi yer buldum, boğazda ‘deniz feneri’ de görmüyo, çok güzel’ dedi.

Kevin, ülkemizde ezan sesini duyunca, “ben bunu water world’de de duymuştum, ben de Müslüman olmaya karar verdim” dedi… Kevin, kendisi gibi ayda ezan sesi duyan N. Amstrong’la, Water Moon açılımı filmini çekebilmek için, ayda yağmur duasına çıktı, yağmur yağmayınca sinirlendi.

Kevin, geçen ay, Farmville’de ‘düşler tarlası 2’ filmini çevirmek istemiş, çiftliğin kapatılıp, istimlak edilmiş olduğunu görünce vazgeçmişti.

Kevin, görev verilirse N.Amstrong’la aya gidip, orayı bombalayacağını söyledi

Ay, demokrasi gibi “sudan sebeplerden dolayı”, üç aylar boyunca bombalandı. Ayda neden oksijen-su yok, oksijen - su açılımı istiyoruz, bütün elementler istediğiyle tepkimeye girebilmeli, ayrıca aydaki toz bulutunu, yel değirmenlerine benzettiğimiz için özür dileriz.

Kevin, Water World – Türkiye dostluk maçı ayarladığını, maçın ayda, tarafsız sahada oynanacağını, gelirinin Waterworld’zedelere verileceğini açıkladı.

Kevin, milliyetçilerin “açılıma destek mi veriyorsunuz?”, sorusuna, “ben de milliyetçiyim, kurtları çok severim, hatta kurtlarla dans etmişliğim var, bana fırsat verilse, kurt açılımını destekleyebilirim, ayrıca her üniversite mezunu iş bulamaz demedim, adam olamaz” diyerek yanlış anlaşıldığını yineledi, domuz gribi aşısının ilk olarak Türkiye’de kullanılmasının devrim olduğunu, aşı sayesinde Türkiye’nin AB’ye hemen girebileceğini söyledi.

Biz, açılım yapmak istiyoruz, ne açılımı? Onu bilmiyoruz, emir büyük yerden… Ya ne olacak, çok açılmam, boyu geçmem… Alın verin yok pardon öğle değil…ne yapıp, ne edin, açılıma destek verin
Açılım yaparken göz çıkarma…

METİN AKBULUT


BERKSAV SANAT
ÖDÜLÜ ERAY
ÖZBEK'İN...
BERKSAV-Bergama Kültür ve Sanat Vakfı’nın 2009 yılı kültür ve sanat ödülleri, 17 Ekim 2009 Cumartesi 20.00 de, Bergama Berksoy Otelinde düzenlenen bir törenle sahiplerine verildi. Bu yıl kültür ödülüne Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, Sanat ödülüne ise karikatürcü Eray Özbek layık görüldüler. Törene Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç, Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Durmaz, Bergamalı sanatçılar, vakıf üyeleri ve davetli özel konukların yanı sıra çok sayıda Bergamalı da katıldı... (Haber: Karderİzmir)
MUHARREM AKTEN ÇİZİYOR

Muharrem Akten arkadaşımız bu kez NOBEL'li OBAMA'yı Beyaz Sarayının bahçesinde resmetmiş...

SERKAN EGE'NİN
BLOGU:
AYSBERGNİGGA...
Serkan Ege, henüz 22 yaşında genç bir mizah yazarı... MİZAHHABER'e yolladığı maile şu satırları yazmış: "Öncelikle iyi çalışmalar dilerim. Ben şu an için amatör olarak mizah yazarlığı yapıyorum. 2 kez de profesyonel olmanın direğinden döndüm. Haftalık mizah dergilerinde düzenli olarak yazacaktım ama iki dergiden biri çıkamadı, biri de ben yazmaya başlayacakken kapandı. Şu an ise kendi blog sitemde ve facebooktaki grubumda (yaklaşık 1000 küsur üyesi mevcut)10 günde bir düzenli olarak yazılarımı paylaşıyorum. Hem yazmaktan kopmamak için hem de ilerde olursa bir dergideki haftalık tempoya alışabilmek için..." Serkan Ege'nin Blog adresi şöyle: http://aysbergnigga.blogspot.com/


İSMAİL KAR ÇİZİYOR
ATÖLYEM
SANATEVİNDE
KARİKATÜR
KURSLARI
BAŞLADI...
İstanbul Bahçeşehir de faaliyet gösteren Atölyem Sanatevinde 2009-2010 dönemi karikatür kursları Oğuz Gürel yönetiminde çalışmalarına başladı.. Karikatür kursunda her yaş grubuna dönük eğitim-kurs çalışmaları yer almakta ve hafta içi-haftasonu olmak üzere 2 bölümde kurs görebilme imkanı sağlanmaktadır.. Daha geniş bilgi için Atölyem tel: 02126696095 ve 05324878691...

17 Ekim 2009 Cumartesi

BİROL ÇÜN ÇİZİYOR

Birol Çün arkadaşımızın MİZAHHABER'e ilettiği karikatürdeki gibi MEDYANIN SOYağacı artık SOYTARILIKTAN ibaret bu ülkede...

VAHİT AKÇA ÇİZİYOR

Malum, yıllardır dünyanın baş jandarmalığını yapan, pek çok coğrafyanın anasını belleyen bir ülkenin başkanı NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ aldı geçenlerde... Acaba "Senden öncekiler yaptı canım, sen daha pek birşey yapamadın" diyerek mi verdiler ona bu ödülü?.. Son yıllarda karikatür yarışmalarında pek çok sıradan, pek çok kötü ya da benzer esprinin birinci olduğunu ya da ödül aldığını görüp tartışıyoruz ya, bu Nobel Ödülü bizce tüm bu tartışmaların midesine oturmuştur...Eğer Dünya Barışı için daha elini bir taşın altına bile koymayan Obama'ya Nobel Barış Ödülü verilebiliyorsa dünyada barışın ne halde olduğunu varın siz düşünün... Bitmiş bu barış kardeşim bitmiş... Yediler zeytin dallı, güvercin kuşlu şu canım barışı... Obama'nın ABD adına barış ödülü aldığı bir dünyada bu arada, hala zeytin dallı, güvercinli karikatürler çizsin bakalım dünya karikatürcüleri... Oooof of!..

16 Ekim 2009 Cuma

AKDAĞ SAYDUT ÇİZİYOR

Akdağ Saydut arkadaşımız yolladığı karikatürün altına şu notu düşmüş: "Dünya Sağlık Örgütü Domuz Gribi Alarmı Verdi. Ama domuz gribi aşısını da gelişmekte olan ülkelerde deneyecekler galiba. Bu işin içinde bir domuzluk olmalı..." Şaşırmadık... Deneyecekleri ülkelerin başında TÜRKİYE olmalı!.. Ne de olsa; hiçbir şeye gıkı çıkmaz cahil halkını "KOBAY FARELER" gibi görenlerin ülkesi burası...