20 Kasım 2015 Cuma

AYDIN DOĞAN KARİKATÜR YARIŞMASINA "LEVENT ELPEN" İMZALI YERİNDE BİR ELEŞTİRİ!..

Bu yıl 32. kez gerçekleşen Uluslararası Aydın Doğan Karikatür Yarışması'nın ödül töreni evvelki akşam yapıldı.Bu ve benzeri pek çok yarışmada olduğu gibi daha önce benzerleri pek çok kez yapılmış, karikatürden çok grafik tatlar taşıyan çizimler ödül kazanıyorlar. Genç çizerlerin çoğu bilmezler ama bu yarışmanın başlangıç yıllarında adı "Sedat Simavi" Karikatür Yarışmasıydı. Hürriyet gazetesini 1948'de yayınlamaya başlayan, ülke tarihinin gördüğü en renkli yayıncı olan Sedat Simavi aynı zamanda karikatürcü kökenli bir gazeteci ve yayıncıydı. Kurtuluş Savaşı sırasında çıkardığı mizah dergileriyle Mustafa Kemal ve arkadaşlarına destek vermiş ve bu ülkede yayıncılık anlamında pek çok öncülüğe imza atmış, ülkenin en önemli gazetecilik meslek kuruluşu olan Gazeteciler Cemiyetinin de kurucusu olmuştur. Böylesine önemli, karikatürle bu denli ilgili bir insanın adını taşıyan yarışmayı Hürriyet'i satın aldıktan bir süre sonra kendi adına çeviren gazete patronu Aydın Doğan'ın bu davranışını o günden beri eleştiren, bu yarışmayı bu nedenle hep protesto edip, bu anlamda daha önce de Mizahhaber'de ve başka site ve bloglarda pek çok yazı yazan biriyim. Aydın Doğan kendi adını taşıyan bir karikatür yarışması düzenleseydi karşı çıkmamın mantığı pek kalmazdı ama o varolan ve anlamlı bir isim taşıyan bir yarışmanın adını kendi adına çevirmiştir, yani sorun buradadır. Üstelik gazetesi Hürriyet, kurucusu ve ilk yayıncısı Sedat Simavi'nin yıllar yılı logosunun altında duran ismini bile bir kaç yıl önce çıkarmış, yani kurucusu Sedat Simavi'yi tamamen silme aşamasına geçmiştir. Herkes istediği gibi düşünebilir elbette. Zaten böyle düşünmeyen, ya da bu isim değişimini dert etmeyen pek çok karikatürcü her yıl bu yarışmaya katılır hatta arkadaşlarımız, meslektaşlarımız yıllardır karikatür dünyasının en önemli yarışmalarından biri haline gelmiş bu yarışmanın jürisinde yer alırlar ama benim düşüncem budur. Yarışmanın ödül töreni sonrasında; Taraf gazetesinin sitesinde okuduğum Levent Elpen imzalı aşağıdaki yazıda yer alan eleştirileri yerinde buluyor ve MİZAHHABER'DE sizlerle paylaşıyorum...

CİHAN DEMİRCİ-MİZAHHABER




Karikatür değil ‘grafik’ yarışması

Bu yıl 32’nci kez düzenlenen Aydın Doğan Karikatür Yarışması’nda yarışan eserlere baktığımızda, jürinin tercihlerinin ‘grafik illüstrasyon’dan yana olduğunu gözümüze çarptı.
Yarışmanın tarzı, bu. Aslında 30 yıldan fazla bir süredir adı “Simavi” Karikatür Yarışması iken de kazananlar aynı bakış açısıyla değerlendiriliyordu. Yarışmanın kendisini eleştirmek elbette kimsenin haddine değil. Ancak yıllardır karikatür dünyasının içinden gelen sesleri de göz önüne alarak uluslararası ün kazanmış bu yarışmanın karikatür sanatının kendisi üzerinde nasıl bir etki yarattığını bilmenin, herkesin hakkı olduğunu düşünüyorum.
Zira karikatür, hicivin çizgi aracılığıyla ulaştığı en yüksek mertebedir. Yaşadığımız sosyal olumsuzluklara karşı karikatürden daha zekice bir başka tepki şekli yok. Bu yüzden, Türkiye’de karikatür çizerlerine siyasal iktidar tarafından sürekli dava açılıyor. Günümüzden yaklaşık 30 ilâ 40 yıl önce Türkiye’de karikatür alanında yaşanan sert tartışmalarda, daha çok ‘halk mizahını’ savunan ve Gırgır mizah dergisinin ulaştığı başarı dolayısıyla basında da güçlü durumda bulunan Oğuz Aral, bu tür yarışmaların “Karikatürün muhalif ruhu”na aykırı olduğunu öne sürerek karşı çıkmıştı. Yaşanan karşılıklı ve sert suçlamalara varan tartışmalarda, konu gereksiz yere “Yazılı (balonlu) karikatür-yazısız (balonsuz) karikatür” ayırımına kadar gelip dayanmıştı. Karikatürüne konuşma balonuyla yazı yazan karikatürist, aynı zamanda ‘dergi çizeri’ kimine göre, ‘yoz mizah’ın temsilcisiydi. Karikatürünü sadece çizgiyle anlatım yoluyla çizen ise ‘salon karikatürcüsü’ ve hatta ‘burjuva’ idi.
AYNI ESPRİLER, FARKLI ÇİZERLER…
Günümüzde bu tartışmalardan eser kalmamasına rağmen, yaşadığımız coğrafyada karikatür sanatının kendisi, zamanla evrilerek, bir noktaya gelmiş gibi gözüküyor. Artık, Aydın Doğan gibi karikatür yarışmalarının jürilerinde, bir zamanların “balonlu” dergi karikatürcüleri, jüri üyesi olarak görev alıyor. En güzel örnek ise 32’inci Aydın Doğan Karikatür Yarışması’nın jürisindeki Latif Demirci… Latif Demirci, Gırgır dergisinde çizdiği ilk yıllarda ustası Oğuz Aral’ın çizgisinin “tıpkısının aynısı” ile mesleğe başlamış bir karikatürist olarak tanınıyor. Jürinin bu yarışmalardaki seçimleri ise elbette Oğuz Aral’ın “halk mizahı”ndan çok farklı tercihleri yansıtıyor. Yarışmanın “uluslararası” nitelikte olması, eserlerin belirli bir ortak anlatım diline sahip olmasını gerektiriyor. Bu da karikatüristin eserini, oldukça sınırlayıcı bir şekilde etkiliyor.
Daha da önemlisi, belirli konuların ve esprilerin çokça tekrarlanmasına yol açıyor. Bu tür uluslararası yarışmalarda, genel politika, barış, savaş, mülteciler, zenginlik, yoksulluk gibi konulardan başka konulara değinen neredeyse hemen hiç karikatür bulunmamasının en önemli sebebi bu. Konuların bu tür genel tekrarlarla sınırlanması zorunluluğu, geçmiş yıllarda zaten çizilmiş karikatürlerin birer kez daha aynı esprilerle ama farklı çizerlerle tekrarlanmasına ve en sonunda da “Fikir çalınması” tartışmalarına yol açıyor. 2014 Aydın Doğan Karikatür Yarışması birinciliğinde olduğu gibi geçmiş yıllarda zaten çizilmiş bir esprinin birinci seçilmesi, karikatürcüler ve karikatür sanatı açısından bir türlü bitmeyen hayli sancılı yeni tartışma süreçlerinin başlamasına yol açıyor.
KARİKATÜR MÜ İLLÜSTRASYON MU
Dikkat çekici bir başka nokta da, bu yılki yarışmanın ilk üç eseri ve dereceye giren karikatürler açısından bakıldığında, karikatürün daha naiv, basit çizgili ve kolay anlaşılır ama vurucu tarzından hayli uzaktaki eserlerin ödüllendirilmesi… Birinci olan Arnavut karikatürist Agim Sulaj’ın çelişkileri ifade etme biçimi, zenginlik ve yoksulluğun acımasız eleştirisi, elbette yerli yerinde ama çizgi tarzına gelince, karikatürün anlamını veren abartıdan hemen hiçbir eser olmadığı göze çarpıyor. Agim Sulaj, tamamen resimsi bir tarz ile çizmiş eserini. Buna aslında “İllüstrasyon” deniyor. Hatta biraz daha zorlamayla “Grafik-illüstrasyon” da denebilir. İllüstrasyon ise gerçeğin neredeyse birebir halini yansıttığına göre, nasıl bir “karikatür” ödüllendirmesi yapıldığı, yine zihinlerde soru işareti olarak kalacak gibi.
LEVENT ELPEN  /  TARAF / 19 KASIM 2015